Tüm umutlar tükendiğinde tepelerin ardından bir güneş doğar. Ve şöyle fısıldar, umut asla silinmeyen bir mürekkep gibidir. Bazı zamanlar üstü çizilse de o orada durmaya devam eder. Tam ihtiyacın olduğu anda, tam her şeyden vazgeçtiğin anda kendini gösterir.Bu biraz da niyetle ilgilidir aslında. Yerin dibine battığını düşünürsen, batarsın ve çıkış çok zordur. Fakat bir tohum gibi ekildiğini düşünürsen, en güzel vakitte, her şeyin canlandığı bahar ayında, hiç beklemediğin biri tarafından çiçek açarsın. O yüzden umut her şeydir.
Lakin ben, umudunu kaybetmiş biri olarak binmiştim bu kabine. Bir tohumdan ziyade yerin yedi kat dibine gömüldüğümü düşünmüştüm. Bir daha asla eskiye dönemeyeceğimi ve en kötüsü dönmek de istemediğimi fark etmiştim. İntihar kararı da kolay verilmiyor vesselam.
Bir kere daha gecenin karanlığındaki gökyüzünü seyrederken ben onun koltuğunda o benim koltuğumda oturuyorduk. Deslerdi ki, senin de ilgini çekecek ve hayatı yaşanılası kılacak biri var, asla inanmazdım. Herkes birbirinin aynıyken bu neredeyse imkansız gelirdi. Ta ki bu insanla karşılaşana dek.
O kadar uzun süredir oturuyorduk ki hayal kırıklığı ile dolu olan dakikalarım geçip gitmişti. Hayır bir insanın adı Hayal olup da geleceğe dair güzel hayalleri yerine bol bol hayal kırıklığının olmasından daha kötü ne olabilir k? Yine de etkisi çok yoktu. Alışmıştım da sanki. Yani kabullenmiştim. Hayal Mutlu, her zamanki gibi kendini belli ettin kızım. Güzel olan hiçbir şeyin seni bulamamasına şaşmamalı.
"Birçok erkeğe kıyasla ben, evlilik teklifimin unutulmaz olmasını istiyorum." dedi birden bire. Yıldızlardan aldığım gözlerimi ona çevirdim. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de gülümsedim. Aslında az çok tahmin edebiliyordum, Selim bunca zaman gördüğüm hiçbir erkeğe benzemiyordu. Eşi benzeri olmayan hint kumaşı gibiydi. Yani o biraz, nasıl desem, tuhaf, sempatik, tatlı ve ballı lahmacun tadında biri. Karışık. Aynen doğru kelime bu. O karmakarışık.
"İstiyorum istemesine ama hâlâ bir fikir gelmedi aklıma. Daha önce hiç yapılmamış bir teklif. Bana özel, bize özel. Farklı böyle. Hani hiç aklından çıkmasın eşimin. Öyle bir teklif."
Gözlerimi kırpıp yeniden ona baktım. Dudakları tatlı bir gülücükle kıvrılıyordu yine. Ellerini birbirine geçirmiş halde sağ dizini tutmuş ve sanki uzaklarda bir şeyi görürcesine gözlerini kısmıştı. Düşündüm. Madem bana sordu ben de fikrimi söylemeliyim. Kendi hayal kırıklıklarımı bir kenara bırakıp özenle düşündüm.
"Hımm. Mesela," dedim ellerimi birbirine birleştirip gülümseyerek. "sade ama güzel güllerle yağan yağmurun altında söyleyeceğin güzel sözler. Sonra da ima edilen bir evlilik teklifi. Hani böyle pat diye de olur ama ne bileyim direkt söylemektense gelecekte bir olalım, aynı evi paylaşalım ya da sabahları birbirimizi görerek uyanalım gibi. Bana eğer böyle bir evlilik teklifi yapsalar asla unutamazdım herhalde. Çok romantik değil mi? Düşünüyorum da, gerçekten de harika olurdu."
Alt dudağını fikrimi beğendiğini belli edercesine dışarı çıkarıp, kafası ile tasdikledi. Beğenmez sanıyordum ama ne dersem kabul etti sonra da "Güzel söz mü? Hımm," diye mırıldandı. Sanırım güzel bir söz düşünüyordu. Gözlerini yukarı kaldırdı ve aradan bir dakika da geçti geçmedi, güzel sözünü okumaya başladı.
"Bugün seni seviyorum.
Yarın da bir neden bulur severim.
Sonra yeniden keşfeder,
Yeniden severim.
Benim seni sevmekten başka işim yok ki."Ağzından bal damlıyordu. Bal renkli saçları olan prensimin, bal gibi tatlı olan bu şiiri ile evlilik teklifi aldığımı düşündüm bir an için. Gözlerimden kalpler fışkıracak neredeyse. Bunu yaşamak için nelerimi vermezdim gerçekten. Sadece bir hayalden ibaret kalacak bile olsa, yüzümde gülücük açtırmayı başarmıştı. Ondan ilk defa böyle hoş satırlar duyunca kalbim pıt pıt etmişti. Kaç defa heyecanlanma diyorum kalbime dinlemiyor. Kalbim resmen başına buyruğun teki.
"Sence bu söz nasıl?" diye sordu.
"Harika," dedim heyecanla. Bu harika bir şiir bal saçlı çocuk. Şayet bunu kullanırsan karşındaki kız mutlaka kabul edecektir. Gerçi senin güzel söze de ihtiyacın yok aslında. Benim gözümde harikanın vücut bulmuş halisin ama olsun sen yine de güzel söz söyle. Yakışır sana.
"Demek yağmur ve gül de gerekiyor," dedi kaşlarını kaldırıp sorarken.
Evet anlamında başımı sallarken "Kızlar bundan çok hoşlanır. Ve birçok genç kızın hayalinde olan bir evlilik teklifidir bu," dedim. Hayal deyince içine ben girmiyordum elbette zira benim böyle bir hayalim hiç olmamıştı ama iş yerimde çalışan arkadaşım erkek arkadaşının böyle evlilik teklifi yapmasını istediğini söylemişti. Tabii yapmamış ve ayrıldılar ama konumuz bu değil. O anlatırken ben de beğenmiştim ve aklımda kalmış işte.
"Güzel söz ve gülleri anladım da ıslanmanın neresi güzel? Garip bir cinssiniz vesselam."
Yüzünü buruşturarak söylediğinde ben de astım suratımı. Her şeyi kabul etti yağmurda niye sıkıntı çıkarıyor ki? Hani hiç unutulmayacak bir teklif olacaktı?
"Hiç de bile," dedim itiraz ederek. "Yağmur altında ortak ıslanmak, seninle her sıkıntıya göğüs gererim demektir."
"Hadi ya," dedi beğenmezce. Biraz da alayla tabii. O kahve kaşları kıvrılmasa olmaz.
"Şemsiye altında dursak da, seninle bir ömür boyu aynı çatı altında yaşlanacağım demek olsa olmuyor mu?" diye sordu. Aslında mantıklı ama olmaz."Olmaz!" dedim direterek.
"İlla ıslanacağız yani?"
"Aynen öyle."
Güldüm. Islanmak pek hoşuna gitmiyordu anlaşılan. Tıpkı bir kedi yavrusu gibi ıslanmaktan kaçan bu bal saçlıya bakıp gülümsemeye devam ettim. Hayır bir şey değil koz ben değilim ama benim teklifimi kabulleniyor. İnsanın aklına şüphe düşürüyor. Gülümsemeye devam ederken telefonuna bir şeyler yazdığını görünce merak ettim, sordum.
"Ne yazıyorsun?"
"Söylediklerini not alıyorum. Gül ve sözler güzel de, Melis ıslanmaktan hoşlanır mı bilemiyorum. Yani her kız aynı değil malum. Ayrıca sen biraz... Yine de deneyeceğim."
Bir an için gözlerimin feri söndü sandım dostlar. Kalbime ağır darbelerle hançer saplıyorlar, etlerimi ince ince kesiyorlar sandım. Demek üçüncü bir sevgilisi vardı. Hayır ilk ikisinden ayrıldığında göre ve evlenme ihtimali olan Melis de olduğuna göre mutlaka üçüncü. Ya da diğer ihtimale göre ayrıldığı ikincisi zaten Melis'ti ve Melis ne yapıp edip onunla evlenecek kıvama geldi.
Ben ne sanmıştım ki? Ah zavallı Hayal ah! Benim hayalimi aldı çünkü ben bir kızım. Gerçi onun da kabul ettiği şekilde normal bir kız bile değilim. Hayatımda bu kadar dönüp kaldığımı hatırlamıyorum dostlarım. Konu nereden başladı, nasıl bu noktaya geldi ve nasıl bitti? Tam bir felaket. Öyle utanıyorum ki, keşke bir deve kuşu gibi başımı sokacak bir yer olsa.
Gayet normalmiş gibi yanağımın üstünü kaşıdım. Sonra yetmedi saçlarımı kaşıdım. Üst üste attığım bacakları yer değiştirip pantolonumun üstündeki olmayan tüyleri kopardım. O telefona bir şeyler yazmaya devam ederken ben olduğum yerde on takla atmıştım. Bir kere daha ona baktım. Sonra döndüm ve içimden dedim ki
"Öyle ölmem be yakışıklı çocuk, füze at füze.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...