Gözlerimi araladığımda beyaz bir tavan ile karşılaştım. Temiz, beyaz bir yatak. Tanıdık tek tip kıyafet. Etrafı biraz daha incelediğimde hastanede olduğumu anladım. Başımda bekleyen doktor ve hemşireler, hatta polisler vardı. Hepsi de meraklı gözlerle bana bakıyordu. Doğru ya, teleferikten çıktıktan sonra ifadem alınmamıştı. Yavaşça doğrulmak istedim ancak başımdaki keskin ağrı yeniden yatmama neden oldu. Başımda koca bir fıçı taşıyormuşum gibiydi. O kadar ağırdı ki taşıyamadım ve yeniden yatmak zorunda kaldım. Başımı yastığa koyduğumda doktor benden tarafa geldi ve yastığımı düzletti."Dikkatli olun Hayal Hanım. Henüz kalkmanız için erken. Lütfen istirahatinize devam edin. Polis ifadenizi alıp gidecekler, çok rahatsız etmeyeceğiz sizi. Lütfen kendinize fazla yüklenmeyin ve hatırlayabildiğiniz kadarıyla sorularını cevaplayın. Kendilerine gerekli bilgiyi verdik zaten çok fazla zorlamayacaklar sizi."
Başımı olumlu anlamda salladığımda bunu güçlükle yaptım. Elimi başıma götürdüğümde de sargılı olduğunu hissettim. Başım neden sargılı ki benim? Teleferikten inerken başımı mı çarptım yoksa? Sadece kurtarıldığım için gelmemiş miydim hastaneye? Başka bir şeyler daha mı vardı?
Konuşmaya devam etti doktor.
"Bugün uyandırılacağınız için adli işlerden sorumlu polis memurları da geldi. Lütfen endişe etmeyin ve soracakları soruları cevaplayın. Kendinizi iyi hissetmiyorsanız daha sonra da gelebilirler."
"Sıkıntı yok kendimi iyi hissediyorum lütfen sorun."
Başımı çok az çevirip polise baktım o da elindeki deftere baktı ve "Mağdur Hayal Mutlu, iki buçuk ay önce Soner Karagül tarafından, yaklaşık on yedi bin liraya yakın paranız ve bir oda bir de banyodan oluşan tapulu gayrı menkulünüzün çalındığını doğruluyor musunuz?"
"E-evet..."
Gözlerimi kısıp, kaşlarımı çattım. Çalışan şeyler doğruydu ama vakit? İki buçuk ay mı?
"Pardon, bir saniye memur bey, iki buçuk ay mı dediniz?"
"Evet, iki buçuk ay önce böyle bir hırsızlık girişimi ile karşı karşıya kalmışsınız."
Ben hala daha anlayamazken araya doktor girdi ve ses tonunu yumuşak bir seviyeye indirerek bana yaklaştı.
"Lütfen endişelenmeyin Hayal hanım. Polis Bey zamanı doğru söylüyor. Siz yaklaşık bir buçuk ay komada kaldınız ve ilerlediği için beyin ameliyatınızı da yapmak zorunda kaldık. Gerçekten çok sıkıntılı bir ameliyat geçirdiniz. Kendinizi toplamanız için de uyutuldunuz. Böylelikle tedavi süreciniz de eklenince teleferikten kurtarıldığınız günden bu yana yaklaşık üç ay gibi bir süre geçmiş oldu. Yalnız kutlarım sizi müthiş bir direniş gösterdiniz. Harikaydınız efendim."
Hayretle açtım gözlerimi. Ben sürekli uyumak zorunda kaldığım için Selim benimle görüşememiş olmalıydı. Başım da bu yüzden ağrıyordu. Şimdi onu dışarıda görmek için nelerimi vermezdim. Olsun, artık uyandım ya sorun değil. Üç ay da olsa görüşürüz. Polis memuru vereceğim cevabı beklerken, asıl merak ettiğim şeyi sordum.
"Peki ya Selim? Beni uzun süre beklemiş olmalı, o ne zaman gelecek? Ya da gelip gitti mi?"
Dışarıda bekliyor ya da duş almak için eve gitti ama akşama doğru gelir gibi bir cevap bekliyordum dostlarım. Ben olsam aynen böyle yapardım çünkü ve Selim'in de böyle yapacağından adım kadar emindim. Fakat hiç beklemediğim bir cevap aldım.
"Selim?"
Doktor bu şekilde ismini sorunca içim acımıştı. Yüzündeki o ifade bu isme dair hiçbir şey bilmediği, dahası ilk defa duyduğunu kanıtlar türdeydi. Gelmemişti o zaman? Üç boyunca bir kere bile gelmemişti. Bir daha görüşmeyeceğiz kelimesi de doğruydu demek ki. Beni görmeye gelmemişti. Benimle gerçekten görüşmeyecekti besbelli. Hüzünle başımı yere indirdiğimde doktor devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...