50❄️ "İlk kar yağdığında"

11.8K 894 139
                                    


Hani bazen sevinçten uçtuğunu hissedersin ya ama gerçekten uçtuğunu yani. Böyle teleferikte uçmak gibi değil, cidden uçmak. Ayaklarının yerden kesilmesi gibi kanatlarının çıkması ve yavaşça gökyüzüne yükselmek gibi bir şey.

Şu an tam da öyleyim dostlar. İnsan halimle nasıl da uçuyorum bir görseniz. Hep şanssız ve zavallı biri olduğumu düşünüp üzülüyordum ama şimdi her şey tamamen tersine dönmüş gibi. Şans benden yana mı? Ya da kader yüzüme mi güldü? Yo yo, en doğru açıklama Allah bir kere daha hadi ya garip kulum yürü bakalım dedi.

İlk önce şaşkınlıkla baktığım Selim'e şimdi hayranlık ve gülümseyerek bakıyordum. Üzerinden çok geçtiğinden mi nedir ya da uzaktan gördüğüm için mi pek bilemiyorum yakından acayip yakışıklı görünüyordu. Bilemiyorum belki ben çok sevdiğim içindir. Sahi ilk karşılaşmamızda nasıl dilim tutulup konuşmayı unutamadım ki? Doğru, ölmeyi düşünen bir insandım o zamanlar. Milletin yakışıklılığıyla ilgilenecek durumda değildim.

Yanlarından kısaltılan bal rengi saçları, saçından biraz daha koyu renkte olan kaşları ve siyah gözleri ile ne mucizevi bir insansın sen böyle Selim Ayyıldız. Güzel şekilli dudakları, keskin çenesinin üstünde nasıl bir krallık kurmuş öyle. Elmacık kemiklerinin o hafif çıkıntısı mı seni bu kadar tatlı yapan be adam? Yoksa herkese ve her şeye karşı duran samimi yüreğin mi?

Yine de ortamda bir gariplik vardı. Ben Selim'e gülümseyerek bakıyordum ama o hiç şaşırmamıştı. Bekliyordum ki en az benim kadar heyecanlansın ve gelip sarılsın falan. Ama yok, hiçbir etki oluşturmamıştım onda. Gözleri yüzümde geziniyordu ama sıradandı bakışları. Hiç his yok gibiydi. Neler oluyor? Nasıl şaşırmaz, karşısındayım işte. Ben küçük dilimi yutmak üzereyim ama o ifadesiz neden?

Üzerindeki ceketi çıkarıp yere attı. Nefret ediyor. Takım elbiseden neffret ediyor. Ceket çıktı sonra da bacak bacak üstüne atarak arkasına yaslandı. Eminim ortam müsait olsa gömlek ve pantolonu da çıkarmak isterdi ama işte. Kollarını birbirine geçirip gözlerini umutsuzca kapatarak mırıldandı.

"Aradan koskoca bir sene geçti ama sen hâlâ aynısın be Hayal!"

Derin bir nefes alıp verince güldüm.
Beni cidden hayal mi sanıyordu yani? O yüzden bu kadar tepkisizdi öyle mi?

"Bi de şöyle gülümsüyorsun ya aklımı kaçıracak gibi oluyorum yeminle. Sarılasım geliyor ama boşluğa düşüyorum her defasında."

Daha çok gülüp saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdim. Aynı hareketi kendi olmayan saçlarında yaptı.
"Şöyle yapınca da tatlı olduğunu mu sanıyor?" diye sordu sonra yeniden görmek istediği için "Bi daha yap bakim," dedi. Tatlılığı için gülümsedim bu sefer.

"Ben hayal değilim, gerçeğim. Beni taklit etmeyi keser misin lütfen?"

Konuşunca en azından bir şeylere inanır sanıyordum ama yine olmadı dostlar. O da güldü dalgaya alarak.

"He he, bunu en son söylediğinde üçüncü kattan aşağı atıyordum kendimi."

Gözlerimi devirdim. Başıma gelene de bakın dostlar. Aradan uzun zaman geçti ama ben sanırım bir şeyi unutmuşum, o da bu çocuğun tam bir sofistike çılgın olduğu. Gerçi bana nasıl onun hayal olduğu inandırılmaya çalışıldıysa o da beni ölü sanıyor. Eh hayal olarak bilmesi gayet doğal. Ama yine de insan biraz şüphe eder. Bu kadar da gerçek hayal olmaz ki canım.

"Ya gerçeğim diyorum sana! Hayal falan değilim capcanlı duruyorum işte," diye tekrar ettim.

Aniden gözlerini açıp kollarını çözdü ve bana doğru yaklaşarak "Bak hele bak sen. Bağırdın mı bana şimdi sen?" diye sordu.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin