2 Hafta sonraMerhaba günlük, nasılsın?
Ben, iyi sayılırım. Bugünlerde hiç boş vaktim yok. Hiç boş vaktim olmadığı için, düşünecek vaktim de yok. Mine İstanbul'da araştırılabilecek birçok şirketi araştırdı. CEO olarak kimsenin adı Selim değil. Selim olsa bile aynı yaşta değiller ya da farklı kişiler. Zaten Selim'in soy adını bilmemem büyük zorluk yaşattı. Eğer soy ismini bilseydim belki internet üzerinden ya da ne bilseydim nüfus memurluğundan bulabilirdim. Gerçi oralara gidip de bana deli muamelesi yapmalarını da istemiyorum ama. Sonuçta teleferikten tek kişi çıktığıma dair bir rapor bile tuttular. Daha fazla zorlarsam ruh ve sinir hastalıkları bölümüne yatıracaklarından korkuyorum. Bu yüzden Mine ile birlikte araştırmaları gizlice yönetiyoruz.
Ara ara kontroller için hastaneye gidiyorum. Doktor her defasında seni soruyor Selim. Ara ara geliyor muymuşsun, seni görüyor muymuşum, rüyalarıma giriyor muymuşsun? Yine öyle espriler yapıyor muymuşsun falan filan. Sadece rüyalarıma girdiğini söyledim, biraz düşündü. Bana kalırsa o da senin hayal olamayacağını düşünmeye başladı. Sonuçta bu gayet normal bir şey. Öyle bile olsa her ne şekilde olursa olsun seni bulamıyorum. Türkiye bitince İsveç'e başlayacağım artık. Orada da hiç tanıdığım yok ama olsun. Vazgeçmeyeceğim senden.
Bu arada günlüğe ilk yazdığım günden bu yana da iki hafta geçmiş. Güya her gün yazacaktım, ne kadar meşgul olduğumu buradan anla artık. Meşgul değilim aslında ama kendimi meşgul edecek şeyler buluyorum. Biliyorsun tek başıma kaldığımda deliriyorum.
Eczacılık için alacağım ön derslere çalışıyorum, bir de yeni part-time işe başladım. Gelecek senelerin harç parasını şimdiden biriktirmem lazım. Eylül'de okullar başlayacak ve ben gerçekten heyecanlıyım. Aylar sonra ilk defa bir şeye heyecanlanıyorum. Özellikle senden sonra, senin bana dokunurken hissettirdiğin o heyecandan sonra ilk defa heyecanlanıyorum. Selim ben...
"Hayal, burada mısın? Hadi hazırlan bir yere götüreceğim seni."
Mine odama girdiğinde elimdeki kalemi bıraktım. Günlük tuttuğumu biliyordu ve hiç oraya bakmadan yüzüme bakıyordu. Rahat etmem için hiçbir şekilde yazdıklarımı okumuyordu. Böylelikle ona anlatamadığım her şeyi güzelce yazıya dönebiliyordum.
"Ne? Nereye?"
"Söyleyemem, sürpriz. Kalk hadi."
"Yoksa?" Benim senden asla ama asla vazgeçmeyen bu kalbim ne olacak Selim?
"Sürpriz dedim ya Hayal kalk hadi."
Umudunu kaybetmek mi? Ben ne zaman öyle bir şey yaptım ki? Bir kez daha sorup sürprizi bozmadım ve koşarak gardırobun önüne geçtim.
"Nasıl bir şeyler giyeyim?"
"Gösterişli olsun."
Gösteriş. Selim? Selim! Selim'i tanıdığım süre içinde pek gösterişi sevmiyordu ama Mine'ye itiraz etmedim yine de. Dizlerime kadar uzanan kırmızı elbisemi seçtim. Siyah saçlarımı omuzlarıma serbestçe bıraktım. Bej ayakkabımı ve bej çantamı aldım. Dudaklarıma sadece nemlendirici sürdüm. Hazırdım aslında, yine de heyecandan iki çift kelimeyi bir araya getirebilir miydim bilmiyorum. Onu ilk gördüğümde ne diyecektim mesela? Seni çok özledim? Seni bekledim? Seni seviyorum? İyiyim ben artık her şey normale döndü Selim. Tüm bunları diyebilir miyim bilmiyorum dostlarım.
Mine dışarıda taksinin beklediğini ve buluşma yerine kadar bırakacağını söylemişti. Ona sarılarak evden çıktım. Taksiye bindiğimde de taksi hareket ettiğinde de heyecandan içim kıpır kıpırdı. Yaz ayında olmamıza rağmen heyecandan olsa gerek ellerim üşümeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...