70❄️ "Kul sıkışmayınca"

6.6K 522 102
                                    



"Korkuyorum Selim. Hayal de hamile, ya yolda bir şey olursa?" diye sordu Zâde hanım.

"Annen haklı oğlum," diye tasdikledi Selim'in babası Emin Bey.
"Sizin gitmenize ne gerek var? Yerine pekala bir adam gönderebilirsin. Ya da bırak orada kalsın araba."

Selim emniyet kemerini takarken cevap verdi.

"Merak etmeyin, bir şey olmaz. Hem Mucize teyzenin bize çok yardımı dokundu. Onun ayağına gitmemiz lazım, yoksa çok büyük ayıp olur."

Ben de Selim gibi emniyet kemerimi taktıktan sonra Selim'i tasdikledim.

"Selim haklı anne. Hem köyü o kadar uzakta değil, gider geliriz."

"Öyle olsun bakalım," dedi Zâde hanım daha fazla ısrar etmemek adına. Selim anne ve babasına son kez korna çalarak selam verdikten sonra arabayı çalıştırdı. Bugün aklımıza gelen şey Mucize teyzeydi. Onu karşımıza Allah çıkarmıştı. Gerçekten bize çok yardımı dokunmuştu. Araba bahaneydi, asıl onu görmeye gidiyorduk. Yol boyu Selim her yarım saate bir midemin bulanıp bulanmadığını, canımın bir şey çekip çekmediğini, iyi olup olmadığımı sordu. İşe bak ki gerçekten çok iyiydim. Harika bir yolculuk yapmıştık.

Birkaç saat sonunda nihayet köyün girişine geldiğimizde bahçe çalışması yapan görevlilerle karşılaştık. Zaten birkaç hane kadar küçük olan köyün etrafını telle çeviriyorlardı. Selim hemen arabadan inip görevlilerden birinin yanına gitti. Ben de onu takip ettim.

"Kolay gelsin abi. Neden çevreliyorsunuz köyü böyle?"

"Kentsel dönüşüme girdi buralar. Binalar yıkılıp, yüksek konutlar inşa edilecek."

Başını anlamamış bir şekilde sallayan Selim "İyi ama burada yaşayan biri vardı. O ne olacak?" diye sordu.

"Yaşayan biri mi?" Orta yaşlı adam Selim'in sorusu ile irkilmiş, birkaç metre uzaktaki yaşlı adama seslenmişti.

"Yaşar dede! Bu gençler burada birinin yaşadığını söylüyorlar. Hani kimse yaşamıyordu? Nasıl kentsel dönüşüm olacak o zaman?"

Yaşlı adam yavaş adımlarla bize doğru gelirken "Kim diyor onu?" diye sordu. Yaşlı adamın aksak adımlarla bize yaklaşmasını izledik.
Nihayet önümüze geldiğinde "Burada yıllardır kimse yaşamaz. Kim yaşıyormuş burada?" diye sordu.

Selim öne atılarak "Yaşıyor dede gerçekten. Hatta birkaç güne kadar buradaydık biz de. Yaşlı bir teyze yaşıyor. İsmi de Mucize," dedi.

Yaşlı adam düşünerek başını öne eğdi. "Mucize mi?" diye sordu.
"Evladım, buranın hanesi 1955 yılında tükendi. Ölen öldü, herkes göçüp gitti. Ama senin o Mucize dediğin kişiyi ben de tanıyorum. Yalnız o da 1955 de ölenlerden biri."

Selim ve ben birebirimize şaşkınlıkla baktık.

"Nasıl olur? İkimiz de gördük." dedim.

"O halde sizi onun mezarına götüreyim belki inanırsınız."

Korku, şaşkınlık, garip duygularla mezarlığa geldiğimizde gerçekten de Mucize teyzenin mezarı ile karşılaştık. Selim çatık kaşları, ciddi yüz ifadesi ile mezara bakarken, dede anlatmaya başladı.

"Eşini 1950 de Kore savaşına göndermiş. Belli ki eşi orada şehit düşmüş ancak buna söyleyememişler. Savaşa gitmeden önce çocukları olmuyormuş. Köy halkı zavallı adama Sen adam değilsin çocuğun bile olmuyor! diyerek baskı yapmışlar. Eşi de çok üzülmüş ve çağırılınca hiç itiraz etmeden savaşa gitmiş. Yıllarca yolunu beklemiş Mucize hanım eşinin, ama gelmemiş, gelememiş. Sonra zavallı kadın da ah etmiş köy halkına. Ondan sonra birbir dağılmış köy. Hiç kimse kalmamış. Derler ki, çocuğu olmayan insanlar gelip Mucize teyzenin mezarında dua ederlerse çocukları olurmuş."

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin