"Yaşasın! Allah'ım, yaşasın ya! Vuhuu!"
Bir süredir yerde yatıyordu. Oyunu bitirip yeniden kendi kendimize kaldığımızda o uykuya çekilmiş, ben telefonuma yönelmiştim. Çığlığıma uyandı sanırım. Gözlerinin üzerindeki kolunu hafifçe kaldırarak uykulu sesiyle sordu.
"Ne oldu?"
"Bir şey yok. Benimki ekranlara geri dönüyor da ona seviniyorum."
"Seninki kim."
"Tanımazsın, boşver."
Aninden yattığı yerden doğruldu ve bağdaş kurdu. Sonra da alaylı bir gülüş atarak "Şuna bak hele şuna. İki dakikada beni cahil cühela yaptı. Niye kızım söyle işte, belki bilirim," dedi gözlerini ovuşturmaya devam ederken. Hayır tanımayacağını adım kadar bilsem de zorluyor ya ısırasım geliyor.
"Kim hyun joong. Koreli bir şarkıcı, biliyor musun?" diye sordum.
"Aaa, çan çin çon mu? Hani şu çekik gözlü Çinli bebeler?"
Al işte. Bıkkınlıkla nefes verdim. Bildiğin dalga geçiyordu. Birbirine giren saçlarını umursamadan bana bakmaya devam etti.
"Ya! Çinli değil onlar, Koreli!" diye bağırdım.
"Koreli olması Çinli olduğu gerçeğini değiştirmez," dedi.
"Seni!" Sanki ona vuracakmış gibi yumruğumu havaya kaldırdığımda korkarmış gibi geri çekildi.
"Tamam be tamam. Resmi var mı bir bakayım."
Telefonumdan Kim hyun joong'un resmini gösterdim dostlarım. Uzun uzun baktı. Sağa çevirdi baktı, sola çevirdi baktı. Sonra da "Gözleri nerde bunun?" diye sordu.
"Ya Selim!"
"Tamam be şaka yaptık. Kaç yaşında?"
"32 herhalde," dedim.
"Yuh! Sen şimdi 32 yaşındaki adamla mı evlenecen?"
Utandım dostlarım. Evlilik falan. Kim hyun joong ve ben. Ay! Şu çocuk yok mu insanı nasıl utandırıyor.
"Şuna bak hele şuna, bir de utanıyor," dedi ters ters bakarak. Gülümsedim.
"Niye bu çocuk? Bundan daha yakışıklı Türk erkekleri var, illa bu mu olmak zorunda?" diye sordu.
Yine gülümsedim.
"Niye kızım niye? Niye bizimle evlenmiyorsun da gidip elin Çinlisiyle evleniyorsun?"
"Aman be!" dedim ve sertçe elindeki telefonumu aldım.
"Tamam tamam, şaka yaptım. Dur bir saniye," dedi "sana bir soru soracağım."
"Sor."
"Mesela bu çocuk ve ben, denize düşsek, önce kimi kurtarırsın? Sonuçta bir süredir arkadaşız ve bir çok şeyi paylaştık seninle."
"Seni," dedim hiç düşünmeden.
Yüzü aydınlandı dostlar. Fena sevindi.
"Vallaha mı? Aslansın kız!"
"Çünkü Kim Hyun joong yüzme biliyor,"
Küfretmek için ağzını açtı ama zor durdu sanırım. Bir şeyler geveleyerek geçiştirdi. Sonra da bana daha çok yaklaşıp bağdaşını düzletti.
"Tamam bu soru olmadı. Başka bir tane soracağım," dedi.
"Sor," dedim.
"Mesela o çocuk ve ben, teleferikten atlamak zorunda kalsak, hangimizi kurtarırdın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...