Selamun aleyküm.
Bölüm şarkısı
Sezen Aksu/ Son bakış
🥀
"...O gözler..."
Yalnızlık benim kaderim miydi? Ben mi ısrarcıydım bu konuda? Onun teklifini kabul etmem ne kadar doğru olurdu ki. Ben kendi yaramı saramazken onun yarasına nasıl derman olacaktım? Ya yarasını kanatan ben olursam korkusuyla nasıl yanaşacaktım ona. Annesini özleyen bir çocuğu yüreğinde taşıyan koca bir adamdı Ensar. Bense annesini terketmiş kötü bir çocuğu içimde hâlâ barındıran acımasız bir kadın.
Kabuk bağlamışken yaram, onu hayatıma alarak onun için endişe duymayı, onu düşünmeyi, onu gözlemeyi nasıl kaldırabilirdim. Eş olmayı bilmiyordum. Anne olmayı da. Bu kadar cahilken, Ensar'a bu haksızlığı nasıl yapardım? Evet ben bencildim fakat gönlüme kor bir mavi ateş misali düşen o adama bu haksızlığı yapamazdım. Yapmayacaktım da.
🥀
Dönem arası tatilimize iki hafta kadar vardı. Ben bu geçen iki haftada çok şey yaşamıştım. Bu yaşadıklarım ise alışkın olmadığım şeylerdi. Zafer Abi gerçeğiyle yüzleşmiş ve işimden olmuştum. Meriç hayatıma girmişti. Onunla beraber güzel ailesi. Bir arkadaşım olmuştu. Yaren... Birde mavi gözlerin sahibi. Ensar. Onu tarif edemezdim. Aklımda olmaması gerekiyordu. Hayal dünyamda yer olmamalıydı ona. Yeterince taviz vermiştim kendimden. Ondan uzak durmalıydım.
🥀
Gece gördüğüm kabusun ardından uyanmıştım. Bütün gece baykuş gibi evin içinde dolanmıştım. Kitap okumaya çalışmış, okuyamamıştım. Amine'nin önerdiği bir kaç filmi izlemeye çalışmış , izleyememiştim. Olmadığını farkettiğimde kendime bir sallama çay yaparak masaya oturdum. Hava aydınlanmaya yüz tutmuştu. Kafamı pencereye çevirdim.
Gözlerimin önüne annem ve babam geldi. İkisini yan yana gülümserken görmek nadirdi. İkisi de çok çalışırdı. Şimdi anlıyordum. Birbirlerini görmemek içindi bu. Bunun beraberinde bizi de görmüyorlardı. Doğrusu ablam da dershanede olurdu. Eve geldiğindeyse yemek yer sonra uyurdu. Bense salonda resim defterim ve boyalarımla baş başa kalırdım.
Ödevlerimi aksatmazdım. Uslu bir çocuktum. Kimseyi incitmezdim. Bütün bunlara rağmen öğretmenim bir çok kez çağırdı annemi okula. Annem yaramazlık yapmadığımı bilirdi. Öyleyse neden çağırmıştı öğretmenim. Hiç unutmam. Öğretmenim, annemi aldı karşısına ve yüzüne bakarak konuştu.
"Sizin iş hırsınız, sizi çocuğunuzdan ediyor Azra Hanım. Kafanızı boğulduğunuz çizimlerinizden kaldırın da biraz kızınıza bakın. O henüz 7 yaşında bir çocuk. Ne gülüyor ne konuşuyor ne oynuyor. Bunun sorumlusu siz ve babası.. Yazık değil mi? Heba ediyorsunuz onu aranızda. "
Yazık değildi. Ben dünyadan gelip geçecek bir insandım sadece. Paramparça olmuşum kimin umrunda. Öğretmenim gerçek bir öğretmendi. Ailemin göremediğini bir kaç ayda görmüş ve müdahele etmeye çalışmıştı.
Annem çok etkilenmişti. Bir kaç sefer benimle normal olmaya çalıştı fakat işleri aksayınca aksayan rutinine döndü. Babamda bu durumdan haberdar bile olmamıştı. Haberi olsaydı büyük arıza çıkardı. Anneme göre daha ilgiliydi.
🥀
Çayım bittiğinde kısa bir süreliğine gözlerimi kapattım. Evim sessizdi. Amine burada değildi. Tektim. Gözlerimi açtım. Ayaklandığımda gözüme çekmecenin üzerinde ki paket takıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kekre
ChickLitTAMAMLANDI Geçmiş bir gölge gibi takip ediyordu kadını. Onu büyütenler, kirli eller ve yaptığı tercihler kanatlarını kırmıştı. Gökte asılı kalmış bir güvercin gibi çırpınıyordu. Geçmişten bir adam çıkıp geldi. Gözleri deniz, yüreği kafes, kalbi mem...