22. Bölüm

2.4K 181 67
                                    

Selamun aleyküm.

Bölüm şarkısı:
Farid Farjad/ Fikrimin ince gülü

🥀

"Seni özledim. "

🥀

Dersim bittiğinde fakülteden çıktım. Yavaş adımlarla arka bahçeye yürüdüm. Kerim banklardan birinde oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Yalandan boğazımı temizlediğimde kalktı. Yanıma yürüdü. Beraber ön bahçeye yürümeye başladık. Aynı zamanda konuşuyorduk.

"Kardeşim bu durumu anneme anlatırken duymuş. Seninle tanışmak konusunda o kadar ısrarcıki. Müsait olduğun zamanda gelip onu görmeni isteyecektim. O hasta bir çocuk ve morale ihtiyacı  var." Bahçenin çıkış tarafına doğru geniş bir açık otopark vardı. Kerim'i dinlerken gözüm bir arabanın plakasına takıldı. Bizi takip eden aracın plakasıydı. Şu Elvan ablanın isimsiz çıktı dediği..

Gözlerimi kıstım. Bedenim bir anda kasılmıştı. "Kardeşin tam olarak kaç yaşında?" Gülümsedi. Etrafımıza bakarken bize birçok gözün şaşkınlıkla baktığını farkettim.

"Dört yaşında.." Aklıma Bera gelirken onu özlediğimi farkettim. Bugün yanına gitmeliydim. Özlemle iç çektim.

"Gerçekten henüz küçükmüş.." eliyle arabasını gösterdi.

"Eğer dersin yoksa gidelim mi?" Kafamı bahçe çıkışına çevirdiğim de Ensar'ın öfkeyle bize baktığını farkettim. Gözlerimi kaçırdım.

"Dersim yok. Gidebiliriz." Otopark alanına yürüdük. Arabasını açtı. Kapıyı açacakken bir el kolumu kavradı. Şaşkınlıkla arkama baktım.

"Onunla nereye gidiyorsun?" Dedi Ensar aksi bir tavırla. Gözleri şoför koltuğuna binmek üzere olan Kerim'deydi. Kaşlarımı kaldırdım. Kolumu nazik bir tavırla elinden kurtardım.

"Hesap mı soruyorsun?" Dediğimde alayla güldü. "Soruyorum!" Dediğinde dudaklarımı büzdüm. Hâlâ bir cevap bekliyordu.

"Hastaneye gidiyoruz." Dedim elimle arabasını gösterirken. Gözleri üzerimde dolaştı.

"Bir şey mi oldu?" Kafamı sağa sola salladım. "Hayır. Şimdi müsade edersen gitmeliyiz." Arabanın kapısını açarak koltuğa oturdum. Asabi bir tavırla çarptı arka kapıyı. Kerim kapısını kapatarak arabayı çalıştırdı. Bahçeden çıkarken saçlarını çekiştirdiğini gördüm.

🥀

Hastane odasının kapısını açtığımda kablolara bağlı küçük bir beden gördüm. Yukarıya monte edilmiş televizyonda çizgi-film izliyordu. Gülümsedim. Bakışları bana döndü.

"Merhaba.." dediğimde doğruldu. Minik ağzını genişleterek gülümsedi. Teni solmuş, şeffaflamıştı. Sarı saçları ve güzel gözleriyle hiç bu dünyaya ait gözükmüyordu.

"Gülce abla sen misin?" Ardımdan kapıyı kapatarak yanına yürüdüm. Çantamı deri, siyah, geniş koltuğun üzerine bıraktım.

"Evet benim. Sende Ceylin'sin. Değil mi?" Kafasını salladı. Yolda Kerim'i durdurarak aldığım şeyi poşetten çıkardım.

"Benim sana minik bir hediyem var." Dediğimde hevesle elimdeki poşete baktı. Yap-bozu çıkararak yatağının üzerine bıraktım.

"Bir yap-boz mu aldın bana?" Onayladım. İnce poşetten çıkararak elimle dağıttım.

"Abin bana senin çok zeki olduğunu söyledi. Üstelik çok da sıkılıyormuşsun. " çoktan parçaları tabakanın üzerine yerleştirmeye başlamıştı bile. Hastane yatağının kenarına oturdum. Nazikçe saçlarını okşadım.

KekreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin