Selamun aleyküm.
Bölüm şarkısı:
Emre Sertkaya/ Anlatmam derdimi🥀
"Ya pes edersek?"
🥀
Kimsenin haberi yoktu. Gecenin bir vakti sessizce sadece çantamı alarak yanıma, buraya, İstanbul'a gelmiştim. Anne ve babamın mezarı buradaydı. Vicdan azabının o ağır hissinden bir nebze olsun kurtulmak için onları görmek istiyordum. Sabah ezanı okunmuş ben namaz kılmıştım. Gün doğmaya başladığında mezarlıkta ki merdivenleri çıkıyordum.
Gözlerimle takip ettiğimde tanıdık isim ve soyismi gördüm.
Muhammed Demirdağ
Azra DemirdağDudaklarım titremeye, görüş alanım bulanıklaşmaya başladı. Dizlerimi harekete geçirerek birkaç adım daha attım. Ruhum bir ruh emici tarafından çekiliyordu sanki. Bedenimde bir hissizlik elimi ayağımı birbirine dolaştırıyordu. Annemin mezarının kenarına oturdum. Baharın habercisi çiçekler yetişmişti üzerinde. En güzel çiçekler mezar üstünde biterdi, değil mi? Hıçkırıklarım dudaklarımdan firar etmeye başladığında kafamı eğdim. Mahçup ve suçluydum.
"Anne.." dedim fısıltıyla. Elimi toprağına değdirdim. "...özür dilerim." Söyleyecek başka bir şeyim var mıydı? Ona ve babama başka ne diyebilirdim? Gözlerim babamın mezar taşına değdi. Yaşarken taşıdığı o heybeti ölürken de yanında götürmüştü. Gülümsemeye çalıştım.
"Sizi bırakıp gittiğim için, size farklı şeyler düşündürdüğüm için, canınızı yaktığım için özür dilerim." İkisinin mezarının arasında kalan o küçük boşluğa uzandım. Ben hiç onlarla yaşarken beraber uyuyamamıştım. Şimdi kızamazlardı bana.
🥀
Gözlerimi araladım. Beyaz bir tavanla karşı karşıya geldiğimde şaşkınlıkla doğruldum. Suratımı buruşturup elimi anlıma değdirdim. Başım ağrıyordu. Bir yatağın, bir dolabın ve küçük bir komidinin olduğu misafir odası gibi bir yerdi. Elimi başıma attığımda başörtümün olmadığını farkettim. Gözlerim korkuyla büyüdü.
Üzerimden örtüyü atarak ayaklandım. Şükür ki kıyafetlerim üzerimdeydi. Sadece feracem ve çoraplarım yoktu. Çıplak ayakla parke boyunca birkaç adım attım. Görünürde başörtüm yoktu. Kafama dolayabileceğim herhangi bir şey de yoktu. Yavaşça kapıyı araladım. Geniş bir koridor çıktı karşıma.
Bir konuşma sesi geliyordu. Dudaklarımı dişledim. Sesin kaynağına doğru birkaç adım attığımda mutfak kapısının önündeydim. Kafamı yavaşça uzattım. Bir erkek ve yaşı büyük bir kadın masada oturmuş konuşuyorlardı. Hızlı adımlarla çıktığım odaya geri döndüm.
Odaya girer girmez şalımın ve bonemin perdeye asıldığını gördüm. Koşar adımlarla -ki incinmiş bir ayakla çok can yakıcıydı- perdeye yanaştım. Uzanıp şalımı alacakken kapı açıldı. Omzumun üzerinden kapıya baktığımda az önce sırtı dönük oğlanın bana baktığını gördüm.
Çığlığı bastığımda suratını barıştırdı. "Bakma!" Dedim bağırarak. Beni umursamadan üzerime yürümeye başladığında bir çığlık daha attım. Başım açıktı. Bana helal olmayan bir adam saçlarımı görmüştü.
"Çığlık atıp durma kulağım kanıyor." Dedi elini kaldırırken. Diz kapağına bir tekme attığımda iki büklüm oldu. Şalı alarak kafama doladım. Kafamı kapıya çevirdiğimde kadının gülerek bize baktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kekre
ChickLitTAMAMLANDI Geçmiş bir gölge gibi takip ediyordu kadını. Onu büyütenler, kirli eller ve yaptığı tercihler kanatlarını kırmıştı. Gökte asılı kalmış bir güvercin gibi çırpınıyordu. Geçmişten bir adam çıkıp geldi. Gözleri deniz, yüreği kafes, kalbi mem...