65. Bölüm

1.2K 120 42
                                        

Selamun aleyküm.

🥀

"Yapamadım."

🥀

"Kızının annesini öldürten ve kendi oğlunu boğarak öldüren bir adama karşı savaşmaya çalışıyorsunuz!" Behiç Asyalı odanın içinde bir o yana bir bu yana gidip duruyordu.

"Kartları daha açık oynamanın zamanı geldi. Bu böyle gidemez! Bu dosya sizi aşıyor gençler..." Ellerini masanın üstüne bastırdı. Nevzat amca bir elini masaya yasladı. Dik bakışları yeni savcının üzerindeydi. Savcı otuz yaşlarında, genç bir adamdı. Anlı geniş, sesi toktu ve konuştukça ortalık geriliyordu.

"Savcı Bey..." dedi Nevzat amca sakin kalmaya çalışarak. "...Biz bu örgütü çökertebilmek için beş senedir çalışıyoruz. İçimizdeki köstebekten yeni kurtulduk. Şimdiye kadar yaptığımız işleri biliyorsunuz. Bir köstebek olduğu halde müthiş zararlara uğrattık onları. Eğer biraz daha müsaade ederseniz az işimiz kaldı. Zafere ulaşacağız. "

"Beş yıl size yetmedi mi Nevzat Bey?" Gözleri üzerimizde gezindi. "Beş yıl çok uzun bir süre. Şimdiye sonuç almanız gerekiyordu-"

"Önceki savcı köstebek olmasaydı belki." Kendi kendime mırıldandığımı duymuş olacak ki sözleri bıçak gibi kesildi ve küçük gözleri beni buldu.

"Bir şey mi söylemek istiyorsunuz?" Boğazımı temizledim.

"Önceki savcının köstebek olduğunu ve daha yeni bir arkadaşımızı kaybettiğimizi bildiğiniz halde fazla üzerimize fazla gelmiyor musunuz Savcı Bey?"

"Siz hangi vasıfla buradasınız hanımefendi?" Kaşlarım kalktı. Ekip hakkında yeterli bilgisi olmaması beni şaşırtmıştı çünkü.

"Atalente olarak mı, yoksa bir memurun eşi olarak mı?" Hayır. Aksine biliyordu ve bunu beni aşağılamak için kullanmayı tercih ediyordu.

"Savcı Bey..." dedim tavrımı koruyarak. "...İkiside önemsiz seçenekler. Ben burada sadece bir faydam dokunması için varım. Geçmişimde veya bugünümde adımın nasıl anıldığını umursamadan size bir faydam dokunup dokunmadığına bakmanız lazım." Ellerimi koltuğun kenarına bastırıp rahat bir pozisyon almaya çalıştım. Midem bulanıyordu.

"Atalente değil mi?" Ardımdan çekilip masanın etrafında dolandı. "Kazancın ne peki?" Kaşlarım çatıldı sorusuyla. Bir kazancım mı olmalıydı? Bilmiyorum. Ben bu yola çıkarken hep kaybedeceğim şeyleri düşünmüştüm, kazanacağım bir şey var mıydı onu hiç düşünmemiştim.

"Dün gece ölen kadın benim anne ve babamın katili." Yutkunamadım. Gözlerimi kaçırıp masadaki ellerimi birbirime kenetledim. "Onlar bu masada bulunan herkesin canını yaktı. Siz hariç. Bizi anlayamamanız normal." Son söylediğim şeyle Nevzat amca gözlerini bana çevirip uyarırcasına baktı.

"Benimle böyle konuşmaman gerektiğini biliyorsun." Omuzlarımı silktim. "Ben emriniz altında değilim. Aksine size iyilik yapıyorum. Asıl siz benimle böyle konuşmamalısınız." Gözlerindeki ifade beni rahatsız etsede tepki vermedim. Egoist veya itici görünmek umurumda değildi. Böyle olduğunu düşünüyordum ve karşımdakinin kim olduğunu çoğu zaman unuturdum.

Onun bu yaşından büyük egosu, saygısızlığı, mevkisini kullanarak bizi köşeye sıkıştırabileceği birer karınca gibi görmesi içimde gizlediğim o asi, laftan anlamaz, söz geçmez kadını dışarı çıkarıyordu. Ben çoğu zaman etkiye tepki verirdim ve o bu tepkiyi çoktan hak etmişti.

"Bize iyilik yapıp yapmadığından emin değilim. Daha birkaç yıl önce Çakal'ın emri altında çalışan bir kız çocuğuydun." Haklıydı. Çakal beni fena kullanmıştı. Geçmişe kafamı çevirdiğimde bunu görmek beni çoğu zaman yıpratıyordu.

KekreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin