Selamun aleyküm
🥀
"Senin bileğindeki nabız solarsa şu gördüğün koca binalar bizim üzerimize devrilir fıstığım."
🥀
Zaman üzerime devrilen dev bir kum saatiydi. Üzerime devrildiği halde içinde parça parça akan bendim. Üzerime devrildiği halde içinde donup kalan hava bendim. Üzerime devrildiği halde suçlu bendim.
Ruhumu çarmıha geren iki bilek kesiği, kalbimi idam sehpasına çıkartan ince zayıf bir 'Yapamadım.' sözcüğüydü.
Ben de yapamamıştım. On beş yaşında, hayatın kırıklarını bir bir toparlamayı öğrenmiştim. Dayak yemiştim, canım çok yanmıştı, yalnızlık beni delirtecek duruma getirmişti fakat hiçbiri birinin canına kast etmek kadar beni intiharın kirli tırnakları arasına itmemişti zihnimi.
Ela, benim gibi, yapamamıştı. Yalnızlık onu yenilgiye uğratmıştı. Zihninde onun bu yaptığı aklanmıştı belki de, bilmiyorum. Sadece bildiğim tek bir şey vardı. Yine bir hastane koltuğu üzerinde, beyaz zemine bakıyordum.
Onun bileklerinden akan kan, içinde tuttuğu gözyaşları gibi durmak bilmemişti. Canı yanmamış mıydı da acımasızca o et bıçağıyla narin tenini yarmıştı?
Ben, ben ona hep çelikten kanatları etrafını sarmış, güçlü bir çocukmuş gibi bakmıştım. Hayat üstüne gitsede dik dursun, ona dişini geçiren ne varsa dişlerini söksün istemiştim.
Onun ismi gibi ela gözleri insanın içini yakıp kavursunda karşısındaki kötü niyetli hiç kimseye içindeki irinli yaralardan tek bir işaret vermesin istemiştim. Annem beni sessizliğin koca dişli camavarıyla yapayalnız bırakmışken, ben onu sevginin güzel gülüşlü perileriyle uyatayım istemiştim.İki bilek kesiği kadar mesafe vardı artık aramızda.
Her çirkinliği bulan gözlerim, onun mezar taşına bakarsa bu acı içimde devleşip beni yutardı. Hayat beni bu kez buradan imtihan etmeye kalkarsa, ettiği imtihanın altında mezar açıp içine sokacak olurdu.
"Bunu neden yaptı?" Cengiz abi aramızda hiçbir şeyden haberdar olmayan tek kişiydi. Ziya amca, Gülistan teyze, Ensar ve Ali dışında acilin kapısında dolanıp duran ve anlam vermeye çalışan tek kişiydi. Gülistan teyze sessizce ağlıyordu. Ara ara dilinden kısık dualar döküldüğünü ve acilin içine taştığını fark ediyordum. Ali omzunu babasının omzuna yaslamış, onun bitkin bedenine destek vermeye çalışıyordu. Ensar'sa benden birkaç adım ötede kollarını göğsünde bağlamış, zemini seyrediyordu kederli mavileriyle.
Kardeşini o halde görünce benim gibi derin bir yara almıştı solundaki et parçası üzerine.
"Ona ne oldu? Haftalardır böyle, bu halde. Başına bir şey mi geldi? Gülce, o sizinleyken başına bir şey mi geldi?" Yüzüne bakmadım. Ellerimi diz kapaklarıma bastırıp kulağımdan içeri giren sözcüklerin beynime ulaşıp bir cevap bulmasını bekledim. Cevabı buldu fakat bende o cevabı seslendirecek yürek yoktu.
"Ela'ya biri bir şey mi yaptı?" Aklına gelen son ihtimal dilinden döküldüğünde bulunduğumuz alana çıtırtılı bir soğuk, buz kestirdi. Yutkunup sırtımı koltuğa dayadım. Kimse inatla ona bir şey söylemedikçe deliriyordu.
"Baba..." dedi sırtını duvara yaslayarak. Merak onu perişan etmişti. Hayır. Aklını bulandıran o son ihtimalin gerçeklik payı onu perişan etmişti.
"...Bana bir şey söylesene. Sen böyle susunca benim aklıma çok kötü şeyler geliyor bak." Sonunda Ensar dayanamayıp sırtını duvardan ayırdığında telaşlı gözlerim, rengi solmuş yüzünü buldu. Kanı çekilmiş, mavi gözlerinin etrafını kızıl halkalar sarmıştı. Cengiz abinin kolundan kavrayıp onu hastane çıkışına götürdüğünde yüreğim boğazımda atıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/178866260-288-k148203.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kekre
Literatura FemininaTAMAMLANDI Geçmiş bir gölge gibi takip ediyordu kadını. Onu büyütenler, kirli eller ve yaptığı tercihler kanatlarını kırmıştı. Gökte asılı kalmış bir güvercin gibi çırpınıyordu. Geçmişten bir adam çıkıp geldi. Gözleri deniz, yüreği kafes, kalbi mem...