(Ji A)
Yüzümdeki şapşal gülümseme eşliğinde evin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp ellerimi yanan yanaklarıma bastırdım.
Bir süre öylece bekledikten sonra Ae Cha'ya mesaj atıp beni gizlice içeri almasını isteyecekken duraksadım.
Telefonumun şarjı olmadığından yanıma bile almamıştım.
Etrafıma bakınıp eve girmenin tek yolunun pencereden tırmanmak olduğuna karar verdikten sonra odamın penceresine doğru ilerledim.
Taehyung yapabiliyorsa ben de pencereden içeri girebilirdim. Gerçi bunu daha önce Ae Cha'dan tabure almak gibi bir yardımcı cisim olmadan denememiştim. Ama bu kez yapabilirdim.
Pencerenin aralık olduğunu fark ederek gülümseyip ellerimle olabildiğince uzanıp, pencerenin kenarlarına tutundum. Birkaç kez botlarımı duvara dayayıp çıkmaya çalışsam da altı kaygan olduğu için geri düşüyordum.
Tutunmayı bırakıp yere eğilerek botlarımı çıkardım ve pencereden içeri fırlattım.
''Ahh! Neler oluyor?''
Ellerimi dudaklarıma götürüp şaşkınlıkla birbirine bastırdım. Kısa süre sonra pencere sonuna kadar açılıp, karşımda Namjoon'u gördüğümde ise zoraki bir şekilde gülümsedim o ise acı ile buruşturduğu yüz ifadesi ile kafasını tutmakla meşguldü.
''Merhaba.''
Oldukça kısık çıkan sesimle gülümsemeye çalışarak sağ elimi selam verir gibi yukarı kaldırdığımda kısılan bakışları yüzünden elimi yavaşça aşağıya indirirken aynı zamanda yüz ifademi düzelterek ciddileştim. Aslında daha çok beyaz bayrak sallamam gerektiğini düşünüyordum.
Bana ters ters bakmaya devam ederken uzattığı elini tutup tutmamak arasında gidip gelmeye başladım.
Bir yanım ''ölmek istemiyorsan kaç Ji A'' diyordu. Diğer bir yanım ise ''botların olmadan nasıl kaçacaksın aptal'' diye beni ilk seçenekten vazgeçiriyordu.
Tereddüt içinde Namjoon'un elini tutup yukarı çıkmama yardım etmesi sayesinde odama girebildiğimde elimi yavaşça kendime çekmeye çalışırken Namjoon tarafından durduruldum.
''Neredeydin bu saatte?''
''Bu saatte derken? Saat kaç ki? Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamam...''
Pekala, Namjoon'un hiç bu kadar sinirli baktığını görmemiştim. Öyle ki cümlemin sonunu dahi getirememiştim.
Kısa süreliğine arkamdaki pencereye bakarken düşündüm. Hala pencereden atlayıp koşarak uzaklaşma şansım varsa denemek istiyordum.
Yatakta gergin bir şekilde oturan Ae Cha'ya baktığımda onun da beni kurtaramayacak olduğuna karar vermiştim.
Namjoon bakışlarını yüzümde dolaştırdıktan sonra bakışlarını devirip odanın kapısını çarpıp çıkmadan önce ''şu yüzünü yıkayıp, üzerini değiştirip uyu, yarın konuşuruz'' dediğinde kaşlarımı çatarak elimi yanağıma götürdüm.
''Yanaklarımın kızardığı çok mu belli oluyor?''
Sorduğum soru ile birlikte Ae Cha sıkıntılı bir nefes verip yerinden kalkarak arkama geçip omuzlarımdan tuttu ve beni aynanın karşısına sürükledi.
Dudaklarımın kenarlarına taşan ve orada iz bırakan pembe rujun silinmesine rağmen bıraktığı kızarıklıkları görünce çığlık atmak istedim. Fakat annemi de uyandırıp olayların iyice büyümesini istemediğimden bunu yapamamıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/172458410-288-k669775.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards ❧ V
Fanfiction'Bir kez randevuya çıktıktan sonra peşimi bırakacak mısın?'' Taehyung başını olumsuzca salladı. ''Hayır, sonra birden fazla kez randevuya çıkacağız!'' Her güzel şeyin bir sonu olduğu bilincinde olduğumdan aklıma gelen bir diğer soruyu yönlendirdi...