(Ji A)
Taehyung'u ardımda bırakarak, emniyet biriminden ayrılmaya çalışıyordum. Merdivenleri hızla birer ikişer inip kendimi nihayet dışarı atabildiğimde kemikli uzun parmaklar bileğimi kavrayarak beni durdurdu.
"Ji A, bu hâlde bir yere gidemezsin."
Tanıdık gelen, kalın sesi kulaklarımı doldururken sinirle ona döndüm. Boşta kalam elinde tuttuğu beyaz şişme montu görünce duraksadım. Üzerimde sadece kazağım varken, gitmemem gerektiğini mi söylemeye çalışıyordu? Peşimden gelmesinin sebebi şimdi de beni soğuktan korumak istediği için miydi? Beni büsbütün ele geçirmek için elinden geleni yapıyorken, polis olması şart mıydı?
"Teşekkürler, ben taksiyle direk eve geçeceğim zaten. Buna ihtiyacım yok."
Elinki montu göz ucuyla işaret ettiğim sırada bardan çıkarken aslında montumu almadığım gibi çantamı da almamış olduğum gerçeği kafama dank etti.
"Saçmalama Ji A, hava çok soğuk ve sen şimdiden titriyorsun."
Bakışlarımı bana endişeyle bakan bakışlarına yönlendirdim. Dipsiz bir kuyuyu andıran bakışlarında boğulmamak için çırpınıyordum ve o bana hiç yardımcı olmuyordu.
"Ayrıca seni buraya kadar ben getirdim. Seni evine kadar bırakacağım."
Bu durumda başka bir çarem olmadığını düşünerek kaşlarımı havalandırıp isteksiz görünmeye çalışarak başımı belli belirsiz salladım.
"Buraya gelmem senin suçun o yüzden kabul edi..."
Cümlemi tamamlamamı engelleyen şey, Taehyung'un elindeki beyaz mont ile beni sarıp kendine en yakın mesafeye cekmesi olmuştu.
"Kollarını içine geçir."
İçinde bulunduğum yakınlıktan kurtulmak adına dediğini hızla yerine getirsem de, montun fermuarını seri bir şekilde takıp boğazıma kadar çektiğinde, benimkilerle kesişen bakışları yüzünden nefes alamıyordum.
"Gidebiliriz artık."
Benden uzaklaşıp, arabasına doğru ilerlediğinde tuttuğum nefesimi bıkkınlıkla dışarı bıraktım. Az önce sorgu odasında onu reddetmeme rağmen nasıl böylesine havalı davranabildiği konusunda şaşkınlık içindeydim.
Ağır adımlarla arabaya doğru ilerleyip yanına oturmak yerine, arka koltuğu tercih ettim. Etkisi altına daha fazla girmek istemiyordum. Ona karşı hiçbir şey hissetmemeliydim.
......
"Ji A ne yapıyorsun öyle?"
Aniden açılan ışık, gözlerimi kırpıştırmama sebep olurken, Ae Cha tepemde dikilip bana garip garip bakıyordu.
Tamam ışıklar kapalıyken halının üzerine serilmiş olmam biraz tuhaf olabilirdi fakat zihnimi dinlendirmek için yaptığım bu ritüel bir miktar işe yaramıştı.
"Dinleniyorum."
Verdiğim yanıttan pek hoşlanmayan Ae Cha, kaşlarını çatıp dizlerinin üzerinde yere oturdu. Bana hala tepeden bakıyor olması sinirlerimi bozduğundan yattığım yerden kalkıp bağdaş kurdum.
"Bir şeye canın mı sıkıldı?"
Başımı olumsuzca sallarken, gülümsemeye çalıştım.
"Hayır, sadece biraz yorgunum."
Yatağıma gitmek için hazırlandığım sırada Ae Cha kolumdan tutup beni durdurdu. Zaten söylediklerime kanacağını düşünmesem de en azından bugün konusmak gibi bir niyetim yoktu.
"Anlat hadi, ne oldu?"
Derin bir nefes alıp, Ae Cha'nın elinden kurtuldum.
"Daha sonra anlatacağım, bugün dinlensem olur mu?"
Ae Cha yüzünü buruşursa da başını usulca salladığında kollarımı boynuna sardım.
"Şimdilik bir süre sarılalım."
Ae Cha sesli bir şekilde gülüp bana karşılık verdiğinde gülümsedim. Gerçekten merak etse de üstüme gelmiyor olması beni mutlu etmişti.
Sarılmamızı bozan şey telefonumun bildirimi olduğunda bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. Her telefonuma bildirim geldiğinde kendimi belanın içinde bulduğumdan bazen telefonumdan kurtulmayı düşünüyordum.
Yerimden kalkıp telefonuma doğru ilerlediğimde gördüğüm isimle birlikte kaşlarımı havalanırdım. Taehyung'tan uzak durmam gerekiyordu ve ben kardeşiyle yakın arkadaş olma yolundaydım. Harika!
"Ji A, sana çok önemli şeyler anlatmam lazım. Yarın bizde kalsan olur mu?"
Alt dudağımı sarkıtıp, düşünmeye başladım. Yarın akşama kadar işte olacağımdan bir yerde buluşmayı teklif edemezdim hem Taehyung'un ailesiyle kalmadığını düşünürsek, kardeşi ile kalmamın bir sakıncası yoktu. Hem Choon Hee'yi sevmiştim onunla arkadaşlığımı Taehyung yüzünden bitiremezdim.
"Tamam olur" diye kısa bir yanıt verdikten sonra gelen diğer bildirimlere göz gezdirdim.
Mi Rae çok üzgün olduğuna dair bilmem kaçıncı mesajını atmıştı. Onunla telefonda uzun bir konuşma yapıp bir sorun olmadığına ikna etme çabalarım hicbir sonuç vermemiş gibiydi. Üstelik konuşmamızın büyük bir çoğunluğu, yerine işe gittiğim için pişmanlık duyup ağlayan Mi Rae'yi teselli etmekle geçmişti. Çatışmanın ortasında kalan ben olmama rağmen neden teselli edilen Mi Rae'ydi?
Çatışma anını düşünmemle birlikte aklıma gelen şey ile birlikte nefesim yeniden kesilir gibi oldu.
Taehyung, bar masasının diğer tarafından yanıma neredeyse uçup, kendini bana siper etmişti değil mi?
Başımı olumsuzca sallayıp o andan kurtulmaya çalıştım ama nafileydi.
Beni göğsüne yaslayıp sakinleştirmeye çalıştığında yüzündeki endişeyi görmüştüm, saçlarımı okşarken kalbinin nasıl attığını biliyordum.
Bana kendini açıklamaya çalışırken samimiyetini okumuştum. Açıkçası şimdi başka biriyle ilişkisi olmasını dileyebilirdim. Belki o zaman onu düşünmemek daha kolay olurdu.
Derin bir iç çekip bakışlarımı, sandalyenin üzerine bıraktığım monta yönelttim.
"Seninle olamayız."
İç çekip montun koluna sarıldığımın, Ae Cha'nın bana tuhaf bakışlar atmasıyla farkına vardım.
"Ji A, iyi misin gerçekten?"
Yutkunup önce Ae Cha'ya, sonra koluna sarıldığım monta baktım. Taehyung ile görüşmeye devam edersem geçmişime de bakmak zorunda kalacaktım ve beni bunun kadar korkutan başka bir şey daha yoktu.
"İyi olacağım."
Ben geldim 💕
Bugün diğer kurgularıma da bölüm yazmak istediğimden kısa bir bölümle geldim.
Ji A'nın geçmişini merak ettiğinizi duyar gibiyim. Şimdiden teorileriniz varsa alabilirim buraya 🤗
Yeni bölüm için;
Vote sınırı: 70
Yorum sınırı:200
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards ❧ V
Fanfic'Bir kez randevuya çıktıktan sonra peşimi bırakacak mısın?'' Taehyung başını olumsuzca salladı. ''Hayır, sonra birden fazla kez randevuya çıkacağız!'' Her güzel şeyin bir sonu olduğu bilincinde olduğumdan aklıma gelen bir diğer soruyu yönlendirdi...