Merhabalar, ben Hayat. Kitabıma hoş geldinizz.
İyi okumalar...
Garip.
Oldukça garip bir insan olduğumu neredeyse beni tanıyan herkes söylerdi. Kendimde bunu doğru buluyorum. Çünkü bazen akıl almaz tepkilerim beni bile şaşırtıyor, aldığım kararlara sonradan şaşırıyordum.
İşin kötüsü asla akıllanmıyorum.
Said I wouldn't die, yuh
No, I'm not alright, yuh-Açtığım şarkı duraksayarak zil sesi çalmaya başladığında hızımı azaltarak duraksadım. Kimin aradığına bakmadan cevapladığımda kulağımda ki airpodstan babamın sesi yükseldi.
"Güzelim, neredesin?"
Hala nefesim düzensizdi, birkaç saniye ciğerlerimi dinlendirdikten sonra ancak cevap verebilmiştim.
"Spor yapıyorum baba, Alemdağ ormanındayım."
Evimize arabayla yarım saatlik mesafedeydi ve ben sabah erkenden uyandığım için koşu yapmanın iyi olacağını düşünmüştüm.
"Arya evimizin çevresinde de koşabilirsin, aklım sen de kalıyor."
Her zaman ki gibi babam oldukça evhamlıydı.
"Babacım aynı şey değil ki. Burası çok daha güzel ve ferah."
Bir süre için konuşmuş daha sonra telefonu 'oldukça dikkatli ol' diyerek kapatmıştı. Yeniden şarkı çalmaya başlasa da kapattım ve sessizliği dinlemeye başladım. Vücudum aniden gelişen spor sevdama alışkın olsa da bacaklarımda ki kaslarım acıyordu. Koşmadan geldiğim yolu yürümeye başladığımda bakışlarımı toprak yoldan çekip ağaçlara diktim, ağaç kokusuna bayılırım. Temiz ve oldukça ferahlatıcıydı. Nefesim düzene girmiş, ormanın olağan sesleri dışında hiçbir ses duymuyordum ama bir an için izleniliyormuş gibi bir his içimde yer edindiğinde kalbim yeniden hızla atmaya başlamıştı. Normal de insanlar sakin olup bir şey yokmuş gibi davranmaya çalışırlardı ama ben kaynağını bulduğum o hisse tutundum ve bakışlarımı o yöne çevirdim.
Hiçbir şey, hiç kimse yoktu.
"İyice babama benzedim."
Sessizliği bir süreliğine dinleyip daha sonra devam edeceğim sırada ses duymamla elimi kalbimin üzerine yerleştirerek irkildim. Bakışlarımı çevremde gezdiriyor, etrafımda dört dönüyordum ama görünürde hiçbir şey yoktu. Yutkunarak ağaçlara ve arkamda ki yola bakınarak ilerlemeye başladım, birazdan kalbim ağzımdan çıkacaktı. Arabam görüş açıma girdiğinde yeniden duyduğum o sesi duymayı beklesem de adımlarım daha çok hızlanmıştı. Hangi akılla sabahın köründe ormana gelmiştim ki? Derin bir nefes alarak arabaya bindiğimde bakışlarım orman yoluna takıldı, gördüğüm şeyle rahatlamıştım.
Küçük bir köpek yavrusu peşimden gelmişti.
Babama içten içe kızdım. Çünkü o evhamlı halini bana da bulaştırmıştı. Arabayı çalıştırmaktan vazgeçmiş yeniden arabadan inmiştim, elimde dünden kalan sandviç ve su şişesi vardı. Küçük köpeğin önüne diz çökerek ona elimdekileri verdiğimde küçük gözleriyle tehlikesiz olduğumu anlamış dibime girmişti. Küçük bir gülümsemeyle onu izlemeye başladım, dayanamayıp elimi tüylerine uzattığımda korkmuştu. Geri çekildiği için ben de elimi geriye çektim ama onu sevemediğim için yüzümde ki gülümseme düşmüştü. İç çekerek diz çökmeyi bırakıp yanından ayrıldım, onu arkamda bırakmak istemesem de benden korktuğundan yapacağım bir şey yoktu. Aklıma bir şey geldiğinden arabaya binip çalıştırdığımda telefonumdan arama yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
ChickLit"Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun." Yanaklarımdan bir yaş süzüldü. "Senden nefret ediyorum." Kolumdan tutmayı bırakıp bedenimi hızla bedenine hapsetti. Kollarının arasında küçücük kalmıştım. "Biliyorum ve senin de bilmen gerek." Gö...