16.Bölüm

102K 3.8K 1.6K
                                    

İyi okumalar...

Yataktan doğrulduğum da boynuma dolanmış bir çift kol yoktu. Oysa ki gece bunu yapan bir adet Azra vardı. Etrafıma uykulu ve meraklı bakışlar atarken yerde yatan Azra'yı görmemle kahkaha atmam bir oldu. Azra uykulu gözleriyle etrafı süzüp aptal aptal bana baktı. Ben karnımı tutarak gülerken o kendine gelip bana çemkirmeye başladı. Hala gülerken kalkarak yastığı başıma fırlattı. Gözlerimi kısarak ona baktım ve yastığımı alıp başına başına vurmaya başladım. Bana karşılık verince bir savaşın içine girdik. Kapı açıldığında ikimiz de bir an durup kimin geldiğine bakmıştık. Cengiz bize bakarken Azra ile bakışıp sinsice sırıtarak ona yöneldik.

Bunu bekliyormuş gibi arkasında ki siyah yastığı çıkarıp başımıza vurmaya başladı. Etrafımız kuş tüyü ile dolduğunda bile hala birbirimize vurmaya devam ettik. Kapı iki kez çaldığında zaten tüm tüyler boşaldığı için hepimiz oraya odaklandık. Kapıya merakla bakarken hala girmeyince kapı tekrar çaldı.

"Gir!"

Kapı açıldığı an karşıma çıkan kişiyle saçlarımın üzerinde ki tüyleri umursamayarak gülümsemeye çalıştım. Bana tuhaf tuhaf bakıyordu, tabii öyle bakardı ama gülümsediği zaman Ateşin annesi olmadığına kanaat getirmiştim. Çünkü oldukça şirin bir kadındı.

"Seninle biraz konuşalım mı güzel kızım?"

Yanımdakilere baktıktan sonra onaylar anlamında başımı salladım.

"Üstümü değiştirip geliyorum."

Cengiz'i odadan kovarak üstümüzü değiştirmiştik. Beyaz bir kazakla jean bir pantolon giyerek hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı nadiren toplardım ama bugün fazla gezeceğimizden rahat olmanın iyi olacağını düşünmüştüm. Siyah şişme montumu koluma alarak Azra'ya baktım, o da hazırdı. Aşağıya indiğimiz de salonda ki kalabalık normal gelmemişti.

Normal değil işte, düğünün gerizekalı.

Kendi iç sesime karşı ne diyeceğimi düşünürken bugünün gelinlik ve kına için alışverişe çıkacağımızı bir kez daha hatırlamıştım. Beni ve buradakileri zor bir gün bekliyordu ama ondan önce Canan hanımla muhtemelen Ateş adı altında bir konuşmamız olacaktı. Onu görmeden hemen önce Meran anneyi görmüştüm. Kocaman gülümseyerek açtığı kollarının arasına girdim.

"Oyy benim güzel kızım."

Azra arkamdan bağırdı.

"Ben daha güzelim!"

Kıkırdayarak dil çıkarttım. Onları kısa bir süreliğine yalnız bırakarak Canan hanımla kış bahçesine çıktığımız da kışın etki edemediği bitkilerimizin kokusu iyi gelmişti. Karşılıklı oturarak tüm odağımı ona verdim.

"Nasılsın kızım?"

Gülümsemeye çalıştım.

"İyiyim Canan hanım, siz?"

Buruk bir tebessüm sundu.

"Ben de iyiyim kızım ama hanım demesen daha da iyi olacağım."

En azından 'anne' dememi istemiyordu. Yine de samimiyetini seviyordum, iyi biriydi. Bazen gülümsediğinde Ateş ile bir akrabalıkları olmadığını düşünüyordum.

"Benimle ne konuşmak istiyorsunuz Canan teyze?"

Kocaman gülümsedi. Ateş ile hiç benzemiyorlar.

"Kızım biliyorum sen istemiyorsun bu düğünü, bunları, Ateş'i. Şunu sana söylemeliyim ki benim gelinim olacağın için çok mutlu ve gururluyum ama böyle olunca üzülüyorum. Şunu bilmelisin ki senin gönlünün olmadığını anlayınca Ateş ile konuşmayı çok denedik. Ben olduğum için fazla beni terslememeye çalışsa da babası bu konuyu açınca ona çok tepki gösterdi."

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin