"Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun."
Yanaklarımdan bir yaş süzüldü.
"Senden nefret ediyorum." Kolumdan tutmayı bırakıp bedenimi hızla bedenine hapsetti. Kollarının arasında küçücük kalmıştım.
"Biliyorum ve senin de bilmen gerek."
Gö...
Sabah gözlerimi aralamadan önce hissettiğim ilk şey belimi sıkıca kavrayan kollar olmuştu. Ateş'in düzenli nefes alış verişi kulağımın dibindeydi, nefes almakta zorlanıyordum. Bu yüzden kollarının arasından çıkmaya çalıştım, tabii bu mümkün olmadı. Sadece onun yüzüne dönmemi sağladı, tamamıyla ona döndüğüm de yüz yüze gelmiştik. Uyuduğunu sansam da gözlerini bir an da açtığında irkilmiştim, tepkisizce beni izliyordu.
"Kıpırdanmayı ne zaman bırakacaksın?"
Bakışlarım alnına dökülen saçlarına gitti.
"Uyandım ve gitmek istiyorum."
Kollarını geriye çekti, bakışları ise hala benimleydi. Çabuk hareketlerle yerimden doğrularak yeniden olduğu yere doğru baktım.
"Bundan da sıkıldım."
Ateş'in yüz ifadesi değişti. Şimdi biraz daha sinirliydi.
"Alışsan iyi olur."
Homurdana homurdana çıktım odadan.
"Varlığına alıştım da sana nasıl alışacağım!"
Elimi, yüzümü yıkayarak odama geri döndüğüm de Ateş'i görememiştim. Bakışlarımı koyu renklerin sardığı oda da gezindi. Beni boğmaktan ziyade zevkli dahi gelmişti, hayatımda gittikçe artan siyaha alışıyordum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Az önce olanların hiçbirini düşünmemeye çalışarak giyindim, Azra ile görüşecektim ve bundan Ateş'in kendisi haberdardı. Hazır olduğum da aşağıya indim, salonun ortasında ki masa kahvaltı için hazırlanmıştı. Aç olduğumun o an farkına vardım, çabuk acıkan biri değilim ama son zamanlarda yemek yemeyi aksattım. Masanın yan kısımlarında olan sandalyeye oturup önümde ki tabaklardan bir şeyler alıp kendi tabağıma koydum. Ayak seslerinin ardından masanın baş ucunda ki sandalye geri çekilmiş oraya oturmuştu. Onu hiç umursamadan önümde ki lezzetlere odaklandım.