İyi okumalar...
Duştan çıktığım da saçlarımı kurutmayı sonraya bırakarak banyodan çıktım. Hâlâ öfkeli olsam da yatağa bakmayı ihmal etmedim, Ateş uyuyordu. Kaşlarım şaşkınca yukarıya kalktı, tekrar uyuduğuna neden şaşırmıştım bilmiyorum. Nasıl giyindiğimi umursamadan gerçekten mi uyudu diye yatağa yöneldim, dizlerimin üstünde yürüyerek yatakta ona yaklaştım. Yüzüm şimdi hemen yüzünün üzerindeydi, kulağımı dudaklarının biraz üstünde durdurdum. Düzenli nefes alış verişi uyuduğunun göstergesiydi, geri çekilecekken ıslak saçımın birkaç teli yüzüne gelmişti. Gözlerini bir anda açtığında korkuyla geriye kaçtım, Ateş ise buna izin vermemiş sertçe beni yatağın diğer kısmına atıp üstüme çıkmıştı.
"A-Ateş."
Büyük bir şok içerisinde onu izlerken Ateş'in kendisinde olmadığının bilincindeydim. Buğulu bakışları yüzümü gezmiş sert ifadesi anında kaybolmuştu, kendinde değilmiş gibi başını iki yana doğru salladı.
"Arya?"
Sanırım neler olduğunu şimdi anlamıştı, üstümden büyük bir hızla kalkarak odadan çıkmıştı. Yatağın üstünde öylece gittiği kapıyı izliyordum, başımı yastığa koyup derin bir nefes aldım. Fazlasıyla korkmuştum, nefes almayı unutacak kadar hem de. Yatakta yeterince kaldığım için buna son vererek diğer odaya geçtim, kolum sızlıyordu. Ateş kendisinde değildi ama epey canımı yakmıştı, kollarım şimdiden kızarmıştı. Moraracağına dair hiçbir şüphem yoktu.
•
Uçaktan indiğimizde bakışlarımı etrafta gezdirdim. Gelmeyeceğini bilmeme rağmen yine bir umutla etrafa bırakmıştım. Azra'yı görmek istiyordum ama geldiğimizden haberi yoktu. Ateş balayına son vermişti ve biz İstanbula geri dönmüştük. Belime uyguladığı baskıyla onunla yürümeye başladım. Gözlüklerimin altından Ateş'in çenesine ve yüzüne baktım, sarsılmaz görünüyordu. Arabaya bindiğimizde başımı cama yaslayıp gideceğimiz yere gitmek için beklemeye başladım. Araba hareket ettiğinde Ateş'e baktım. Ateş her zamanki ifadesiyle yola bakıyordu, duvar suratlı adam.
Bir saatin ardından sıkılmaya başladığım için Ateş'e diktim bakışlarımı. Farkında değilmiş gibi yola bakmaya devam etti. Sanki birşeyler düşünüyor gibiydi. Acaba ne düşünüyordu? Yüzüme baktığında utansamda bakışlarımı çekmedim.
"Daha var mı?"
İsyan eder gibi çıkmıştı sesim. Yola bakıp bana tekrar baktı.
"Az kaldı. Acıktın mı?"
Başımı olumsuz anlamda sallayacakken konuşmayı seçtim.
"Hayır sadece (baş parmağımla işaret parmağımı birbirine yaklaştırdım.) biraz sıkıldım."
Telefonumu elime alıp instagrama girdim. Beş dakika olmadan ondan da sıkılınca telefonu bıraktım. Ateş'in sesiyle ona baktım. Sesi bir değişik mi çıkmıştı bana mı öyle geldi?
"Geldik, evimize."
Ateş'e kısa bir bakış atıp geldiğimiz yere baktım. Kocaman bir bahçeye girdik. Siyah kapıdan girdiğimiz gibi önümüzde uzanan bahçeye baktım. Kış ayında olmamıza rağmen ağaçlar yeşildi. Görüş açıma giren eve baktım. Düşündüğüm tek şey bu kocaman evde sadece iki kişi yaşayacağımız olmuştu. Fazla büyüktü, saray yavrusu bir villaydı. Gri ve krem renkleri hakimdi. Araba durduğunda Ateş'e baktım. Arabayı durdurmuş bana bakıyordu. Kapımın açılmasıyla bakışlarımı oraya çevirdim. Arabadan çıktığımda Ateş'e tekrar baktım, sonra yine eve baktım. Sadece birbirimizi üzmeden, daha doğrusu beni üzmeden geçireceğimiz bir hayat istiyorum. Alnımın sağ tarafını öpünce bakışlarımı ona çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
ChickLit"Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun." Yanaklarımdan bir yaş süzüldü. "Senden nefret ediyorum." Kolumdan tutmayı bırakıp bedenimi hızla bedenine hapsetti. Kollarının arasında küçücük kalmıştım. "Biliyorum ve senin de bilmen gerek." Gö...