26.BÖLÜM

101K 3.4K 1.5K
                                        

İyi okumalar...

Gözlerimi kocaman açmış karşımda ki kişiye bakıyordum, dudaklarımın arasından kaçan çığlıktan sonra birkaç adım geriye doğru gittim. Birkaç dakikadır Ateş sandığım kişi aslında bambaşka biriydi ve ben kocam sandığım kişiye trip bile atmıştım. Onun kim olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu, rahatça yayıldığı koltuktan kalktığında bir adım daha geriye gittim. Dudakları hareket ettiğim de alayla kıvrılmış, dalga geçercesine süzmüştü baştan aşağıya. Bana dokunmuş gibi midem bulanmış, yüzümü ekşitmiştim. Korumaların bu adamdan haberdar olup olmadığından emin değilim, Ateş tanımadığım birini evimize almazdı değil mi? En azından burada yokken bunu yapmazdı.

"Sen kimsin?"

"Ne oldu yenge, korkuttum mu?"

Alayla söylediği sözlere kaşlarımı çattım, yenge mi? Bir anda yanımda beliren kişi ile irkilmiştim, Ateş aniden yanımda ortaya çıkmıştı ya da ben fark etmeyecek bir durumdaydım. Bu daha olasıydı, Ateş'in burada, yanımda oluşu bile korkularımı alıp götürmüştü. Bu duyguyu sevmedim, kesinlikle hiç sevmedim.

"Senin burada ne işin var?"

Sözcükler dilinden döküldüğünde yutkunmuştum, yanında korkmadığım adamın sesinin bile ölüm saçtığı gerçeği beni korkutmuştu. Ateş'in tıslayarak söylediği sözler tüylerimi diken diken etmişti, sanırım korkudan ölüp gidecektim. Hiçbir korku Ateş'e karşı duyduğum korkuyla yarışamazdı. Yanımda oluşu bile korku veriyordu, o adamın yerinde olmak istemezdim. Ateş bu öfkeyle kendisiyle beraber dünyayı da yakacaktı birazdan. Resmen burnundan soluyordu, sıktığı yumrukları bembeyaz kesilmişti.

"Merhaba yenge ben Sancak. Evliliğinizi kutlamaya geldim-"

Bakışları benden Ateş'e kaydı, bana bakması saniyeler sürmüştü ama Ateş bu süre de daha çok öfkelenmişti. Alaylı sözlerine devam etti.

"Düğününe bile çağırmadın ama ben gelip bizzat tebriklerimi iletmek istedim, kuzen."

Yutkundum, akraba olabilirlerdi ama Ateş'in onu sevmediği her halinden belliydi. Ardımdan sesler yükseldiğinde çığlıklarıma geldiklerini anladığım adamlara baktım, hiçbirinin bakışı bana değmiyordu. Ateş hiçbir şey söylemeden ölüm sessizliğine bürünmüş adının Sancak olduğunu öğrendiğim adama bakıyordu. Bakışlarımı bir hataya düşerek ona çevirdim, anında mavi gözleri ile karşılaştım.

"Her zaman söylemişimdir, ağzının tadını çok iyi bilen bir adamsın."

Ne demek istediğini önce anlamasam da benim için öyle dediğini anlayınca ters ters adama baktım. Kahkaha atarak bakışlarını benden çekip Ateş'e çevirdi.

"Hala tadına bakmamış olsan da."

Göz kırparak söylediği sözler yerimde öylece kalmamı sağladı. Ateş benim aksime daha ne olduğunu anlayamadan Sancak'ın üstüne atlamış, peş peşe yumruklarını yüzüne sığdırmıştı. Her yumruğu daha sert ve daha çok ses çıkartıyordu, adamdan hiç hoşlanmamış olsam da elinde öldürene kadar duramayacağından korkuyordum. Ardımız da kalan adamlara döndüm hızla.

"Bir şey yapsanıza!"

Bağırarak söylediğim cümle onları gram etkilemedi, bir kez daha bağırmak istesem de beni dinlemeyeceklerini anlamıştım. O kadar görmezden geliyorlardı ki gözlerini ben hariç her yerde gezdiriyorlardı. Sinirle Ateş'in dövmekten yüzü kıpkırmızı olan adama ilerledim, yaptığım büyük bir hatadan başka bir şey değildi. Nasıl olur da kendimden kat kat büyük birine engel olacağımı düşündüm ki?

"Yeter artık, öldüreceksin!"

Kolunu tutmaya çalışmam en büyük hatamdı, Ateş'in öfkeden gözü dönmüştü ve muhtemelen benim ne dediğimi bile duymuyordu. Ateş kolunda onu rahatsız eden şeyi geriye ittiğinde kendimi birkaç metre geri de bulmuştum. Sağ bacağımda olan uyuşma ve daha sonrasına gelen acıyla bakışlarımı sorunun ne olduğuna çevirdim. Suyla doldurup daha sonra yere düşürerek kırdığım bardağın tam üzerine düşmüştüm. Bacağıma saplanan cam parçasına bakarken ne yaptığımı anlamamış elimi ona atmıştım. Avucum kadar büyük olan cam parçasını bacağımdan çekip çıkardığımda bir süre kanla lekelenmiş görüntüsünü izledim. Ortamda oluşan sessizliğin farkındalığı ile Ateş'in olduğu yere baktım. Onu dövmeyi bırakmış bana bakıyordu, elimde kan içinde kalan cama bakıyordu daha doğrusu. Onu biraz geriye bıraktım, hala küçük parçaların kalıntısı bacağımdaydı.

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin