Bu bölümü gonyalıya (Ksasuke) ithaf ediyorum!
Hadin iyi okumalar...
♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤
Güneş, elini eteğini kıtadan çektiği sıralarda her şeyi yutabilme potansiyeline sahip olan karanlık! bir karabasan gibi, ıssız kırlardaki insanların tepesine düşüyordu. Küçük çocuk korkuyla belli bir noktaya gözlerini dikmişti. Baktığı yer çığlık atarak hiçliğe karışıp giden adamın en son durduğu yerdi. Üzerine tekrardan giydiği kazağında ufak bir yırtık daha oluşmuştu.
"Bundan kimselere bahsetmemeliyim!"
Eğer dönüp sudaki yansımasına dikkatli bir şekilde bakıyor olsaydı vücudundaki muazzam değişimi görüyor olacaktı. Kir içerisinde olan yüzü ve vücudunun geriye kalan her yeri tertemiz olmuştu. Sanki yıkanmış gibi değil de ilahi kilise tarafından kutsanmış gibiydi. Gecenin karanlığı iyice bastırırken daha fazla oyalanmak istemeyen küçük çocuk yürümeye ardından hızını arttırarak koşmaya başlamıştı. Bugün tam anlamıyla efsanevi ölümsüzlük yoluna adım atmıştı. Bir insanı acı içerisinde bağırtarak öldürmüştü. Gözlerinden bir damla yaş yanağına ordan da süzülerek çenesine inmişti.
"Ben öldürmek istemedim."
Gözyaşlarını silerken hızını arttırmaya başlamıştı. Klanın köleler için ayrılan kapısına gelince hafif bir şaşkınlığa uğramıştı.
"Sadece 2 dakika mı sürdü?"
Koşarken etrafına dikkat etmeyip gözyaşlarıyla ilgilendiği için yolun neden bu kadar çabuk bittiğini fark etmemişti. Daha doğrusu artan hızı ve çevikliğini fark etmemişti. Köle olarak ilk gün bu şelalenin yakınlarına gitmesi nerdeyse yarım saat sürerken şimdi bu süre büyük ölçüde düşmüştü. Bunlarla kafa yormadan kapıdan içeri giren Chen, nöbetçiler tarafından durdurulmamıştı. Çıkmadan önce yıkanacağını söylediği için nöbetçiler onu durdurmamışlardı. Hızla adımlarını ahıra kaydırırken bir an önce kafasını saman balyalarının arasına koyarak sessizliğe gömmek istiyordu. Ahırın içine daldığı gibi daha fazla tutmadan göz yaşlarını bırakmıştı.
"B...een o ada..mı öldürdüm."
Adamdan ne kadar nefret etse ve uzaktan öldürse dahi kalbi keder ile dolup taşıyor ona bitmek bilmeyen vicdan azapları yaşatıyordu. Raymond şaşkınlıkla oturduğu yerden fırlayıp Chen'in dibine gelmişti. Elini arkadaşının omzuna koyup kuracağı cümleleri zihninden geçirmeye başlamıştı.
"Yoksa ikindi vakti seni tehdit eden adamlardan biri mi?"
Chen kıç üstü oturmuş ve ayaklarını karnına doğru çekmişti. Kafasını dizleri üstüne koyarken hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu.
"Evet!"
"Lanet olsun Chen! O adamı nasıl öldürebildin? Ve nerede oldu bu olay? Ayrıca herifin cesedini hangi cehennemde bıraktın?!"
Sorulara cevap vermeden ağlamaya devam eden Chen, Raymond'ın sinirlerini germişti. Chen'in saçlarından tutarak sertçe yüzüne bir tokat geçiren Raymond, burnundan soluyarak Chen'e bakıyordu.
"Bizler bebek gibi ağlayamayız Chen! Hayat bize bu fırsatı sunmuyor. Şimdi benim her zaman kullandığım şeyi kullanma vaktin."
Yediği sert tokat Chen'i pek etkilemesede ağlamasını keserek kendine gelmesine yardımcı olmuştu.
"Neyi kullanma vakti?"
Merakla arkadaşına bakıyordu. Raymond'ın gözlerinde alaycı bir bakış belirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mhitra
FantasyKronolojik olarak yazılan 2. Kitap olmasına rağmen , Andrea ile ufak göndermeler hariç bağlantısı bulunmayacaktır. Bu yüzden okumaya direkt bu kitaptan başlayabilirsiniz . Ayriyetten kitap ismini kararlaştırmamda bana büyük yardımları dokunan 'kitap...