BÖLÜM 32: Dürtülerin Getirisi

2.4K 258 354
                                    

Zindan karakolunun, çıkış noktasında biri görülmüştü. Gece kadar siyah saçlara sahip, tamamen zıt renkte ten rengi ve derin mavi gözleriyle bu kişi Chen'den başkası değildi. Yürürken her zamankinden tuhaf hissediyordu. Gerçekten, fiziksel olarak sınırlarını kırınca kendini yenilmez gibi hissetmeye başlamıştı.

"Alem atlamak her zaman böyle mi hissettirecek?"

Kendi kendine konuşurken, harap olmuş kıyafetlerine bakıyordu. Elbiseleri parça parça olsa da vücudunda hiçbir yara izi yoktu. Jaguarın ısırdığı koluna bakınca, sadece hafif bir kızarıklık olduğunu görmüştü.

"Alem atlamak, kişiye resmen evrim geçirttiriyor."

Güneş batarken, konutuna doğru ilerliyor bir yandan da daha sonra yapması gereken şeyleri aklından sıralıyordu. O an gözüne biri takıldı. Dudakları yukarıya doğru kıvrılırken, hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu.

"Mm...demek buralardasın."

Ses tonundaki heyecanı bastırırken, belli bir kişiye doğru ilerlemeye başlamıştı. Akademinin dış sahası kalabalık olsa da nüfusun çoğu ya zindanda ya da konutlarında takılıyordu. Bu yüzden etraf pek kalabalık değildi. Hele ki güneşin battığı bu akşam saatlerinde, her zamankinden ıssız bir hava vardı.

"Büyük kardeş nereye gidiyorsun telaşlı bir şekilde?"

Önünde, kendisinden uzun birinin omzunu tutmuş ve seslenmişti. Sesindeki belirgin katil niyet, omzunu tuttuğu kişiye hafif bir ürperti vermişti. Arkasını dönerek Chen'in yüzüne doğru bakan genç, hafif bir şaşkınlık geçirmişti.

"Sen Chen'din değil..."

Kwa-Bomm...

"Öğğğh...seni piç..Ağh"

Karın boşluğuna yediği sert yumruğun etkisinden kurtulmadan, göğsüne Chen'in ayağının bindiğini görmüştü. Açıkca katil bir aura Chen'in etrafında deviniyor ve adamı baskılıyordu.

"Sana konuşabileceğini söyledim mi?"

Chen'in sırıtan bakışı, daha da keskinleşirken ayağının altındaki genç kan kusmaya başlamak üzereydi. Chen'in ayağı bir dağ gibi göğsünün ortasına oturmuş kımıldamıyordu. İnançsızlık dolu bir şekilde, kendinden küçük olan çocuğa bakıyordu. Daha bir kaç hafta önce onu ayağının altında ezerken, ne oldu da şimdi rolleri değiştiler?

Cracckk....

"Acıyor mu?"

Chen, ayağına verdiği kuvveti arttırırken, yerde acı içinde suratını ekşiten genç, ses çıkarmıyordu.

"Sana o gün ezberlemen için bir isim söylemiştim."

Sadece bir hafta! Bu kadar kısa bir sürede, bir insan nasıl olurda koskoca bir alem atlayabilecek kadar güç elde ederdi?

"Sana Che...."

Chen, tam konuşurken gözleri korku ve heyecanın karışımıyla titremişti. Yerde yatan genç Chen'in konuşmasını kesmesi ve bir anda şok bir ifade sergilemesine şaşırmıştı. Ancak hissettiği acı hâla tarifsizdi.

"Bu nasıl olur?"

Chen, ayağını yerde ezdiği kişinin üzerinden çekerek bir kaç adım gerilemişti. Bakışları yere dönmüştü. Sanki düşürdüğü bir şeyi arıyor gibiydi.

"Gölgem! July, bana gölgemin hangi cehenneme kaybolduğunu söyle."

Küçük çocuğun enişelenmesi gayet doğaldı. Kim kendi gölgesinin bir anda ortadan kaybolduğunu görünce sakin kalabilirdi ki?

MhitraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin