Bu bölümü WaosSapsall 'e ithaf ediyorum ;)
♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤
Yeni bir gün ağarırken, çöl rüzgarları, ciğerleri zedeleyen buruk havasını canlıların burnuyla buluşturup tuhaf bir haz bırakıyordu. Geniş çölün bilinmeyen bir noktasında kum tepeleri, adeta özenle yerleştirilmiş bir çarşaf misali pürüz tanımadan ilerliyordu. Bu kusursuz manzarayı bozan tek unsur, kum tepelerinin birinin üzerinde bilinçsiz bir şekilde uzanan yarı çıplak bir çocuktu. Omzundan yayılan kan akışı tüm vücudunu yalayıp kurumuştu. Kalbinin üzerinden başlayarak yayılan mor damarlar çocuğu oldukça kötü bir şekilde yaralanmış gösteriyordu.
Kafasının üzerinden başlayarak uzanan bir yarıktan taze kan dudaklarına kadar dökülüyordu. Hemen müdahele edilmezse bu yaralarla hayatta kalması mümkün değil gibi görünüyordu. Tüm bu etmenlerin dışında çölün kavurucu sıcaklığı, yavaş yavaş kendisini belli etmek için hazırlanıyordu. Açılan yaralar bu yüksek ısıyla çok daha ciddi sorunlara neden olabilirdi. Çocuk, uyanıcakmış gibi görünmüyordu. Bu sıralarda da hızla hareket eden kırmızı bir ışık topunun içinde büyüleyici güzellikte bir kadın Nehantis kıtasını aşarak ilerlemeye devam ediyordu.
Yüzü kireç beyazına dönmüştü. Yaptığı her hareket narin vücudunu zorluyor, şeffaf kanatlarını yıpratıyordu ateş kırmızısı saçları rüzgar akımında dalgalanarak onu bir tanrıça gibi gösteriyordu. Gümüş grisi gözleri ise hiçbir şeyi umursamadan sadece ileriye bakıyordu. Mükkemmel bir azim ve kararlılıkla hedefine doğru ilerlerken iradesinin son demlerini harcıyordu.
"ÖLMEYECEĞİM!!..."
Küçük ince dudaklarından dökülen bu bağrışla beraber hızını daha da arttırmıştı. Saçlarıyla aynı renkte olan kıyafeti ve eteğinde alev kırmızısı renginin etrafı güneş sarısı renkler, şerit şeklinde uzanarak kıyafetinin kaba hatlarını büyük bir zerafetle göze uyumlu gösteriyordu. Ne kadar bir kadın da olsa bir insan değildi. Peri ırkına mensup olan bu güzellik bir yetişkinin avuç içine sığabilecek kadar küçüktü. Ama yaymış olduğu iblis vari aura göründüğünden çok daha tehlikeli olduğunu tek bakışta hissettiriyordu.
"Az kaldı yaklaştım."
Kendi kendini teşvik eden sözleri, ardı arkası gelmeyecek şekilde sıralıyordu. Gümüş grisi gözleri sevinçle parıldarken çölün belli bir noktasına gelmiş ve aşağıya bakmıştı. Kum tepelerinden birinin üzerine güzel gözlerini diktikten sonra şaşkınlık dalgası bedenini sarmalamıştı.
"Bir canlı mı?"
Bedeni gibi küçük olan kanatlarıyla aşşağı süzülünce, küçük yaralı bir çocuğu çok daha net bir şekilde görebiliyordu. Ağır yaralanmasına rağmen hayat ışığı inadına yanıyordu. Büyük bir yaşam mücadelesini, bilinci yerinde değilken sürdürmesi ne kadar inatçı bir ruha sahip olduğunu haykırıyordu.
"Değersiz bir ayrıntı. Eğer hayat ışığım solmak üzere olmasaydı bu konuyu derinlemesine araştırırdım."
Küçük bedenini yavaşça Chen'in bedenine yaklaştırdı ve kalbine minik elleriyle dokundu. Kırmızı bir ışık topu formuna, tekrar büründükten sonra küçük çocuğun bilincine akın etmişti. Chen, bu süreç içerisinde bilinçsizken bir anda gözlerini bembeyaz bir odada açmıştı. Etraf tamamen beyaz tarafından kuşatılmış, başka bir renge müsade etmemişti.
"Burası da neresi?"
Odanın içerisinde bulunmasına rağmen orijinal bedeninin bu olmadığını hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mhitra
FantasyKronolojik olarak yazılan 2. Kitap olmasına rağmen , Andrea ile ufak göndermeler hariç bağlantısı bulunmayacaktır. Bu yüzden okumaya direkt bu kitaptan başlayabilirsiniz . Ayriyetten kitap ismini kararlaştırmamda bana büyük yardımları dokunan 'kitap...