Bu bolümü sasuke282832 'ye ithaf ediyorum!
♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤
Dört hafta göz açıp kapayıncaya dek geçmişti. Bu dönemde Chen'in başına gelebilecek en boktan olaylar dizisi, sırasıyla gerçekleşmişti. Her şey acıkıp yiyecek çalmasıyla başladı. Daha sonra keşfedilip saldırıya uğradı. Ona saldıran insanların haklı olduğunu bilmesine rağmen, yapabileceği bir şey yoktu. Bu yüzden bazı ufak yaralanmalarla, ona saldıran adamları başından def etmişti. Olayların burada biteceğini sanarken, kısa süre sonra mavi üniformalı şehir muhafızları tarafından çevrelendi.
Ellerinde kısa bıçaklara benzeyen silahlar olan bu mavi üniformalı insanlar, 'polis' kelimesinin geçtiği birçok karmaşık cümle kullandı. İlk defa yabancı dilin önemini derinden anlayan Chen, bu insanlarla da kavga etti. Bu sefer gücünü tam kontrol edememişti ki polislerden birisi olay yerinde öldü.
Arkadaşlarının ölümü ve Chen'in insanüstü gücü, polisleri dehşete düşürdü. Ellerindeki silahı, tereddüt etmeden bu canavara çevirerek ateş açtılar.
Dıkşınnnn...dıkşınnn...dıkşın!!!
Zayıf bir tehlike sezen Chen, havada ona doğru gelen mermileri koluyla bloke etti. İlk defa boncuk fırlatan garip silahlarla karşılaşmıştı. Onu daha da şaşırtan şey, kolunun kanamasıydı. Kanama ciddi değildi, sadece üst deriyi biraz aşındırmıştı. Ama bu bile genç adamı şaşkına çevirmeye yetti. Hiç yetiştirme yolunda yürümemiş bu insanların, ona en ufak bir zararı verebileceğini düşünmemişti.
Artık silahlar çekildiği için olaylar yokuş aşağı sürüklendi. Hızlı bir hareketle polislerin boynunu kıran genç adam, bu yabancı silahlardan birisini de yanına alarak olay mahallinden ayrıldı. Tabii bu olayın çok daha büyük şeyleri tetikleyeceğini saatler sonra öğrendi.
Gün ortasında kalabalık bir yerde dört polis memurunu öldürmesi, elbette kameralara yansımıştı. Olağanüstü önceliği ele alan bu vaka, yerel kuvvetlerin en güçlü silahlı birimini dakikalar içinde harekete geçirdi. Hedefleri olağanüstü güce sahip, beyaz saçlı 'albino' bir liseliydi.
Chen'se öldürdüğü dört polisten sonra, daha donanımlı yirmiye yakın özel harekat polislerini inceliyordu. Bu sefer kullanılan silahlar çok daha büyük ve ağır görünüyordu. Genç adamın aklından ilk geçen şey
'gözlerime isabet ettirmeyi başarırlarsa, ciddi yaralanmalar alırım.'
Bu yüzden onlardan önce saldırarak, hepsinin hayatlarını sonlandırdı. O kadar hızlı hareket etmişti ki hiçbiri silahlarını bile kullanamadan, inandıkları tanrıların cennetlerine veya cehennemlerine yolculuk etmeye başladı.
O lanet insanları öldürmesinden sonra, dört boktan hafta geçmişti. Şehir izole edilerek, sokağa çıkma yasakları kondu. Tüm dünya, 'süpergüçlü' vahşi bir gencin haberlerine odaklandı.
Gizli bir yeraltı üssünde, yüksek makamlı insanlar toplanarak olağanüstü hâli tartışıyorlardı. Haftalardır şehirlerinde bulunan bu canavarı kontrol altına alamamışlardı.
"Her gün daha fazla askeri personel ölüyor, o şeytanı daha fazla baskı altına alamayız. Dış politikada da yoğun baskı altındayız. Yabancı ülkeler, araştırma örneği olarak bu şeytanı ele geçirmek istiyor. Önerim, daha fazla dayanmaya çalışmamak. Ülke olarak başaramıyorsak, konuyu daha yetkin kişilerin ellerine bırakalım."
Konuşulan sözlerden sonra, masada uzun soluklu sessizlik oluştu. Kimsenin daha fazla verecek önerisi yoktu. "Kitle imha silahla..."
Herkes çekingen şekilde konuşan adama döndüğünde, gözlerinde öfkeli bakışlar belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mhitra
FantasyKronolojik olarak yazılan 2. Kitap olmasına rağmen , Andrea ile ufak göndermeler hariç bağlantısı bulunmayacaktır. Bu yüzden okumaya direkt bu kitaptan başlayabilirsiniz . Ayriyetten kitap ismini kararlaştırmamda bana büyük yardımları dokunan 'kitap...