"İstersen ayrılabilirsin, tabii 'sevgilin' le aranı biraz bozmuş olabilirim."
Chen'le biraz sohbet eden kız, gittikçe korkusunu sıyırmış ve eski sefil halinden kurtulmuştu. Ama hâla Chen'le saygılı konuşuyordu. "O aptalı umursamayın. Bugünden sonra peşime düşecek yüzü bile olmaz."
Kızın bu duruma hiç bozulmadığını gören Chen'in, kaşları yukarı kalkmıştı. "İsminin kötü anılması, seni rahatsız etmiyor mu?"
Kadınlar için özellikle soylu olarak nitelendirilecek olanlar, kendi saygınlıklarına yaşamlarından daha çok değer veriyordu. Bu yüzden bu odada Chen'le herhangi müstehcen sahneler yaşamasa bile, ismi çoktan kara lekeye bulaşmış olmalıydı. Oysa kızın aldırış ettiği yok gibiydi.
"Çorak adalarda, şehirler birbirinden bağımsız feodal devletler gibidir. Birbirleriyle olan etkileşimleri bile oldukça kısıtlı, bu küçük gemide yaşanan olayların ise çöl rüzgarlarıyla beraber silineceğine şüphem yok."
Bu mantıklı açıklama Chen'in onayını kazandı. Ardından gözlerini kapıya dikerek bir süre durdu. "Gemi oldukça hızlı, tahmin ettiğimden daha kısa sürede ulaşacağız."
Biraz daha sohbet ettikten sonra, kız Chen'in kamarasından ayrılarak kendi kamarasına gitti. Chen'se küçük periden, birtakım bilgileri duyuyordu.
"Kuzeyden gelen armasız bir gemi var, büyük ihtimal yağmalamak için açık sularda pusuda bekliyor."
Bir nevi, düşük sınıf korsanların yaklaştığını söylüyordu. Chen'se oralı olmadan yatağa uzandı. "Onlara bir sinyal çak gitsin, aptalca ısrar ederlerse sessizce gidip gebert hepsini. Lala'yı bir an önce görmek istiyorum. Hiç kimsenin, yolculuğumu geciktirmesine tahammülüm yok."
Chen'in talimatlarını alan küçük peri, ciddi bir şekilde aurasını salmaya başladı. Bu esnada gemideki birçok kişi ise yükselen güç yüzünden anlık nefes darlığı çekmeye başladı. Buna gemiye Chen'i davet eden orta yaşlı adam da dahildi.
"Lanet olsun! Bu çocuk nasıl bu kadar baskıcı olabilir?"
Lei denen adam ise geminin kıç tarafında, acı bir şarap yudumluyordu. Chen'in tüm atalarına lanetler savururken, çaresizce oturmaya devam ediyordu. Az sonra kamaralardan birinden gelen muazzam bir manevi baskı, boğazından aşağı inen şarabı kusmasına neden oldu.
"Lanet olsun bu kalın baskı da ne?!"
Hayatında hiç bu kadar yoğun bir güç dalgasına şahit olmamıştı. Tehlikeli kişilerle tanışsa bile şu an havadaki baskı, viskoz bir sıvı kadar kendini net hissettiriyordu. Kesinlikle hayatındaki gördüğü en kuvvetli manevi enerjiydi. Bu esnalarda küçük perinin artan aurası, geminin etrafındaki suları püskürtmeye başladı.
Kuzeydeki düşük sınıf korsan gemisindeki bazı yetiştiriciler ise soğuk ter içinde kalmıştı. "GERİ DÖN!!! DÜMENLERİ KIRIN!!"
Gözlemcilerin korku ve öfkeyle bağırması, herkesin acele bir şekilde yaptıkları işi durdurmasına neden olmuştu. Daha olaylara anlam veremeyen mürettebat, geminin gıcırdayan tahtalarını görünce gözlerini genişletti. Bu manevi baskı, koca gemiyi canlı canlı eziyordu. Kaptan ve yardımcıları ise tayfalara öfkeyle küfrederek geri çekilmelerini emrediyordu.
"Bu hangi alemin aurası böyle?!"
Yardımcı kaptanlardan birisi soğuk terini silerken, dikizledikleri geminin yönüne baktı. Basit yağma kategorisine aday olan bu yolcu gemisi, ürkütücü bir güce ev sahipliği yapıyordu. Bu manevi baskı ise açıkçası uyarı işaretiydi. Daha fazla ilerlerlerse, soğuk denize batacaklarını fısıldıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mhitra
FantasyKronolojik olarak yazılan 2. Kitap olmasına rağmen , Andrea ile ufak göndermeler hariç bağlantısı bulunmayacaktır. Bu yüzden okumaya direkt bu kitaptan başlayabilirsiniz . Ayriyetten kitap ismini kararlaştırmamda bana büyük yardımları dokunan 'kitap...