BÖLÜM 31: Manevi Beden Tezahürü

2.4K 265 234
                                    

Bu bölümü oldlardan birine ithaf ediyorum AbdullahHamzaYlmaz :)

♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤

"Görüyorum...gökler benim için öfkeli...beni yok etmek istiyorlar...bizi yok etmeye çalışıyorlar."

Ölümü ürkütecek bir kahkaha, ebedi boşlukta yankılanmaya başlamıştı.

"Ha ha ha haaaaa.....bizler...yok edilemeyiz.."

Ebedi boşlukta, kükreyen yıldırım bulutları toplanmıştı. Aşşağıdaki bilince saldırmak için uygun anı bekliyorlardı. Aşağıdan ne zaman ufak bir ses çıksa gittikçe daha da öfkelenmeye başlıyorlardı.

"Katılaşmış Ruh...."

Büyük bir kükreme peydahlamış, öfkeyle yüklenmişti. Bu sesin, bir an önce durdurulması gerekiyordu.

"Soyutlanmış Zihin..."

Ebedi boşluk, yıldırımların kükremesiyle kaplanmıştı. Bulutlar kızıl yıldırımları toplayarak, kendilerini besliyorlardı.

"Arındırılmış Beden...."

Yer kürede duyulsa, tüm canlıların kulak zarını patlatabilecek kadar kuvvetli bir kükreme, bulutlardan gelmişti. Artık tamamen kırmızı bir şekle bürünmüş, boğucu bir hava yaymaya başlamışlardı. Buna rağmen, aşağıdaki varlığın sesi duyulmuştu.

"Biz...Mhitra'yız...."

Duyulan son kelimelerden sonra, nefret yüklü bulutlar, aşağıya saldırmaya başlamıştı. Onlar yüce göklerdi! Kusuruz ve olağanüstülerdi. Onlar ve yaratıcıları dışında, hiçbir varlık kusursuz olamazdı. Buna izin vermezlerdi. Ne pahasına olursa olsun.

"DEFOOLLL!!!"

Aşağıdaki bilinçten, yüksek sesli bir kükreme duyulmuştu. O, varlığın en yüksek tepesinde oturan birinin tohumuydu...basit bir yıldırımın ona zarar vereceğini düşünmek...tek kelimeyle aptalcaydı!

Göklerin gazabı, aşağıdan gelen haykırmayla ürkmüştü. Bu da neydi şimdi? Neden bir fani onları etkiliyordu ki? Ondan yayılan bu tuhaf hissiyat da neydi? En son ne zaman böyle hissetmişlerdi? Bir milyon yada on milyon yıl önce miydi? Yo yo bu gerçek olamazdı! Bu hissiyat...ona ait olamazdı. Bu zayıf fani..nasıl olurda ona benzer bir hissiyat yayardı?

O...o..gerçekten ona benziyordu. Ne zaman var olduklarını bile hatırlamıyorlardı. Ama hatırladıkları tek şey...yaratıcılarının kibirli kahkahasıydı. Her şey anlık bir şekilde gelişmişti. Bu, aşşağıdaki zayıf bilinç onların koyduğu bir kuralı çiğnemek üzereydi. Buna izin mi vereceklerdi? Tabi ki hayır! Bu yüzden o faniyi yok etmek istemişlerdi. Ama nereden bilebilirlerdi ki...bu zayıf faninin...yaratıcılarıyla küçük de olsa bağa sahip olduğunu? Eğer bilselerdi ona saldırmaya cüret ederler miydi? Tüm varlığını kaldırarak o zayıf bilincin önünde secde etmek istiyordu...onu bağışlaması için. Büyük bir gaflete düşmüşlerdi...efendilerinin kanını taşıyan bir varlığa ihanet etmişlerdi. Ona saygısızlık etmişlerdi.

Ağlıyordu, en acı şekilde. Artık varlığı bir anlam ifade etmiyordu...ona saygısızlık yapmışlardı. Cezalarını çekmeye razıydılar. Ama o anda benliklerine kuvvetli bir şey nakşedildi. Bu da neydi böyle? Kim onların benliğine bir şey işleyebilirdi? Tabi ki hiçkimse, yaratıcıları dışında kim onlarla irtibata geçebilirdi ki? O an tüm gök, korku ve saygıyla titredi. Merhamet dilemek istiyorlardı..affedilmek..bir daha bu gaflete düşmeyeceklerine, yaratıcılarının adı üzerine yemin ediyorlardı. Ama sonra, her şey anlam kazanmaya başladı.

MhitraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin