X

537 57 14
                                        

Silahımı belime koyarak arkama döndüm. Döndüğümde bölge lideri de yüzünün belli olmaması için maskesini takıyordu. Herkes son hazırlıklarını tamamlıyordu. Dünden sonra bölge lideri ile pek konuşmamıştık, normal olarak. Adamın yüzüne silah doğrultmuştum ne de olsa. Yine de pek pişman olduğum söylenemezdi.

Bileğimde ki tokayı saçımı at kuyruğu yapmak için kullandım. Aklımdan son kez planı gözden geçirmeyi başladım. Min Joon'un devlet sırrı gibi saklanan evini bulmuştuk. Bulması biraz zahmetli olmuştu ama sonunda başarmıştık. Plan basitti, eve gireceğiz ve adamı susturacaktık. Adam hiç masum değildi, evet biz de değildik ama hiç kimseyi özellikle kadın ve çocukları hayatları boyunca unutamayacakları şeyler için zorlamazdık.

Tokayı son bir kez döndürerek saçımı sıkıca topladım. Kafamı hafif çevirerek grubuma baktım. Özellikle Lalisa ve Rosé'ye. Görevlerde ki en büyük korkum onlardı. Bizden bir kaç yaş küçüklerdi. Benim var olmayan küçük kardeşlerim gibilerdi ve ben onların kılına zarar gelmesine izin veremezdim. Her görevde başlarına bir şey gelecek diye ödüm kopuyordu.

Derin nefes alarak gözlerimi kapattım. Yapabilirdik. Diğer görevlerden farksız olacaktı, diğerleri gibi başaracaktık.

Gözlerimi açarak kafamı kaldırdım. Kafamı kaldırdığım gibi bölge lideri ile göz göze geldim. Hepimiz gibi o da simsiyah giyinmiş, gri saçları gözükmesin diye siyah bere takmıştı. Yüzünün yarısını maske ile kapattığından sadece gözleri gözüküyordu. Ona çok fazla baktığımı fark ettiğimde kafamı ondan çevirdim. Grubumun yanına yürüdüm.

"Onlarla aynı yerde olduğumuza hala inanamıyorum." diyen Baekhyun'a baktım.

Bana bakarak konuştuğunu fark ettiğimde onu onaylarcasına kafamı salladım. "Ben de pek memnun değilim."

Hemde hiç değildim. Son konuşmayı yapmak için onlara döndüm. "Bugün diğer görevlerden farklı olmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Onları umursamayın. Eğer ufacık bir hatamız olsa bile onlar bizi umursamayacaklar çünkü."

Hepsine tek tek baktığımda Sehun'un olmadığını fark ettim. Sehun neredeydi? Omzumun üstünden arkama bakarak gözlerimi çevrede gezdirdim. İlerde Sehun ve bölge liderinin konuştuklarını görünce kaşlarımı çattım.

Önüme dönerek gruba baktım. "Neden onunla konuşuyor?"

Irene baktığım yere baktı. "Daha demin buraya gelerek bir şey konuşmak istediğini söyledi ve garip olan insancıl bir şekilde söyledi."

Arkama dönerek tekrar durdukları yere baktım. Vakit kaybetmeden onlara doğru yürüdüm. Uzaktan gayet normal konuşuyolar gibi duruyordu ama bölge liderine güvenmiyordum. Gruptan birinin de onun yakınında olmasını istemiyordum.

Onlara yaklaştığım da Hoseok'un önüme geçmesi ile duraksadım. Ona aldırmadan yürümeye devam edecekken kolunu yürümeme engel olacak şekilde önüme uzattı. Ani yapılan hareketlerden hoşlanmazdım.

Kolunu iterek bir adım uzaklaştım. Elim direk belimdeki silaha gitmişti. Silahı yerinden çıkarmamıştım ama bu çıkarmayacağım anlamına gelmiyordu.

Hoseok'un arkasında duran grup benim ani hareketimle kalktı. Hoseok onları aldırmadan hafif gülümseyerek bana baktı. "Sakin ol asi kız." Benden bir adım uzaklaşarak ellerini teslim dercesine havaya kaldırdı. "Kötü bir niyetim yoktu."

Onu baştan aşağı süzdüm. Kafamı hafifçe salladım. Elim hala silah kabzasındaydı ve çekmeye de niyetim yoktu. "Sadece konuşmalarına izin ver diyecektim."

even if i die | namjenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin