Onew ile yaptığım konuşmadan sonra hızlıca eve gitmiştim. Aslında direk olarak depoya gitmek bana zaman kazandırırdı ama Jiyong eve gitmemi istemişti. Ona bu aralar karşı gelmemem benim yararıma olabilirdi.
Eve geldiğimde hızlıca odama çıkarak üstümü değiştirdim. Gece saat ikiye geliyordu ve ben bu kıyafetle biraz daha dursaydım soğuktan donma ihtimalim yüksekti.
Odama geldiğimde altıma siyah dar bir pantolon üstüne de siyah bol bir kazak giydim. Ayaklarıma da siyah asker botlarımı giydim. Kışa girmiş bulunmaktaydık ve hava her geçen gün daha da soğuk oluyordu. Bu yüzden giydiklerim hava için gayet uygundu.
Saçlarımı topuz yapıp yatağım üstünde ki deri ceketi alarak odamdan çıktım. Merdivenler hızla inerek kapının önüne geldim.
Kapıya ulaştığımda bir yandan da telefona bakıyordum. Onew her an arayabilirdi. Kapıyı açacağım sırada babamın adımı seslenmesi ile durdum. Ona bakmak için arkamı döndüğümde üstünde pijamaları merdivenlerin başında durmuş bana bakıyordu.
"Nereye gidiyorsun?" Merdivenlerden inerek bana doğru yürüdü. "Yine?"
Cevap vermek için ağzımı açtığımda telefonumun titremesi ile telefona odaklandım. Onew'ın aradığını görünce babamı yok sayarak telefonu açtım. "Seni dinliyorum."
"Teslimat yarın akşam saat tam on birde Amerikalılar ile sınırda gerçekleşecek." Bir yandan babama bakıp bir yandan da Onew'ı dinlemeye çalışıyordum. "Tam olarak iki kamyon dolusu silah teslimatı yapılacak."
"Ne?"
Amerikalılar ile yıllardır iş yapıyorduk. Bu bilinen bir şeydi ama iki kamyon dolusu silah ve bu teslimatın sınırda yapılması görüldük şey değildi. "Emin misin?"
"Emin olmasam seni aramam Jennie."
Ona daha sonra geri dönüş yapacağımı söyleyip telefonu kapattım. Babam hala aynı pozisyonda durmuş bana bakmaya devam ediyordu. Ona bakıp kaşlarımı kaldırdım. "Ne?"
"Nereye gidiyorsun dedim?"
Telefonumu cebime koyarak ofladım. "İşim var baba." Kapıyı açarak dışarı çıkacağım sırada kolumu tutması ile ona baktım. "Ne işin var?"
Cebime koyduğum telefonun titremesi ile acele etmem gerektiğini anladım. "Gelince anlatacağım ama şimdi gitmem lazım."
Kapıyı açarak dışarı çıktım. "Ne zaman geleceksin peki?"
Bir kaç adım attıktan sonra durdum. Gerçekten ne zaman gelecektim? Bu gece daha gelmezdim. Yarın akşam teslimat vardı. Ondan sonra ki akşam büyük ihtimalle teslimat ile ilgili olaylar patlak verecekti.
Babama döndüm. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Derin nefes alarak kafamı sağa yatırdım. Omuzlarımı hafif yukarı silkerek ona baktım. "Ne zaman geleceğimi bilmiyorum ama endişelenmeni gerektirecek bir durum yok ."
Kafasını onaylarcasına salladığında arkamı dönerek bahçe kapısına yürüdüm. Bahçe kapısından çıktıktan sonra hızlıca arabama binerek yola koyuldum. Telefonumu çıkartarak daha demin evden çıkarken arayan kişiye baktım. Onew olduğunu görünce kulaklığımı takarak Onew'ı geri aradım.
Bir kaç çalıştan sonra açtı. "Seni dinliyorum."
"Hangi gruba teslimat görevi verildiğini söylemeyi unuttum." Hızı biraz daha arttırmak için gaza bastım. "Grubu duyduktan sonra bu işten çekilmek isteyebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
even if i die | namjen
Fanfiction"Bugün yaptığın şey savaş sebebi biliyorsun değil mi?" Cevap vermeden öylece durdum. Söyleyeceklerinin devamını bekledim. "Ve sen bu savaşı çoktan başlattın, küçük." Elini belimden çekerek son kez bile bakmadan benden uzaklaştığında bir an boşlukta...