XLV

532 55 47
                                    

Üç ay önce
Kim Namjoon'un anlatımından:


Bakışlarımı küçükten kaçırarak pencerenin önünden çekildim. Sırtımı duvara yasladım. Uzun bir süre onun yanında olamayacaktım. Ona bunu söylemeden gittiğim için bana çok kızacaktı ama bunu onun haberi olmadan yapmam onun iyiliği içindi. Ona veda etmeden, son bir kez sarılamadan gitmesini izlemek çok zordu.

"Arabalar hazır. Geç olmadan yola çıkmalıyız."

Hoseok'a bakarak kafamı salladım. Pencereye dönerek son kez küçüğe baktım. Seokjin'in arabasına doğru yürüyerek bindi. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Onu çok özleyecektim.

"Lider." Kendimi toparlayarak gözlerimi açtım. "Gitmemiz gerek."

"Siz çıkın." Perdeyi kapatarak onlara döndüm. "Halletmem gereken birkaç şey var."

Çocuklar çıkmak için dış kapıyı açtıklarında merdivenlere yöneldim. Merdivenleri çıkıp odama ulaştığımda ışığı yaktım. Dağınık olan yatağa baktım. Odada hâlâ küçüğün kokusu vardı. Bu kokudan bir süre uzak kalacaktım.

Dolabıma yönelerek içinden küçüğün bir kazağını aldım. Uyumam için ona ihtiyacım vardı. O yanımda olmayacağından ona ait olan bir şey işime yarardı. Kazağı elime alarak dolap kapağını kapattım. Odadan çıkmak için arkamı döneceğim sırada yerde duran küçüğün siyah kapaklı resim defterini gördüm.

Eğilerek elime aldım. Her sabah uyandığımda onu bir şeyler çizerken görüyor oluyordum ama ne çizdiğini hiçbir zaman bana göstermiyordu. Yatağa yavaşça oturdum. Odaya son kez baktım. Burada küçük ile geçirdiğim anları düşündüm. Bir kadına karşı böyle hissedeceğimi hiç düşünmezdim. Bir kadına bu şekilde bağlanacağımı hiç düşünmezdim. Hayatımda bir kadına yer olmayacağına dair kendimi hep şartlandırmıştım. Böyle bir hayat yaşayan bir adamın hayatında bir kadın olamazdı. Çünkü o kadının zarar görmesi kaçınılmaz olurdu.

Küçük zarar görmüştü. Benim yüzümden veya değil. Onu her seferinde koruyacağımı söylüyordum ama her seferinde daha çok zarar görüyordu. Onu koruyamamıştım. Onu hiçbir zaman koruyamamıştım. Kendi evimde bile ona zarar gelmesine engel olamamıştım.

Resim defterine baktım. Bana çizdiklerini hiçbir zaman göstermeyeceğini söylerdi. Ben de buna uyacaktım. O isteyene kadar bakmayacaktım. Resim defterini yatağın üstüne koyarak ayağa kalktım. Odaya son kez bakarak odadan çıktım. Merdivenlerden inerken eve giren Yoongi'yi gördüm.

"Jennie'nin sim kartı." Elindeki küçük kartı aldım. "Jay'in cebinde bulduk."

"Bunu nasıl almış?" Omuz silkti. "Bir şey söylemeden bayıldı."

Küçüğe Jay'in eve girdiğini bana haber vermedi, benden yardım istemedi diye sinirlenmiştim. Elimdeki kazağı Yoongi'ye vererek evden çıktım. Arabamın yanında duran siyah minibüse yürüdüm. Kapısı açık olan minibüse baktım. Jay koltukta baygın bir şekilde yatıyordu.

"Uyandırın."

Ön koltukta oturan Taehyung eline aldığı plastik şişenin kapağını açarak Jay'in başından aşağı döktü. Jay sıçrayarak kendine geldiğinde şaşkınca etrafına baktı. Yüzü kan içindeydi. Şu an bile ona vurmamak için kendimi tutuyordum. Küçüğü evde kıstırmış üstüne üstlük ona dokunmuştu. Onu öldürmem için yeterince sebebim vardı.

even if i die | namjenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin