Beklemiştim. Onu son görüşümün üstünden bugün tam üç ay geçmişti. Bu kadar zamandır da bekliyordum. İlk zamanlar sinirinin geçmesini bekliyordum ama şimdi sadece geri dönmesini beklemeye başlamıştım. Bıkmadan, usanmadan bekliyordum ama beklemem boşa gelmeye başlamıştı.
O günden sonra Namjoon'u bir daha görmemiştim. Sadece Namjoon'u değil. Grubu da yoktu. Hepsi bir anda ortadan kaybolmuştu. Lisa ve Rosé'de Jungkook ve Jimin'e ulaşamıyorlardı.
Elimizde sadece Jungkook ve Jimin'in Lisa ve Rosé'ye bir süre ortada olmayacaklarını ve onları merak etmemeleri gerektiklerini söyleyen bir mesaj vardı. Bu bahsi geçen bir sürenin bu kadar uzun olacağını hiç düşünmemiştim.
O sabah uyandığımda Lisa'nın evinin kapısının önünde küçük bir kutuda sim kartımı bulmuştum. İlk yaptığım şey Namjoon'u aramak olmuştu. Telefonu ilk başta kapalıydı ama bir dahaki aramamda hat kullanım dışıydı. Daha sonra ise evine gitmiştim ama yoktu.
Bir anda yok olmuşlardı. Nerede oldukları veya ne zaman gelecekleri hakkında hiçbir bilgimiz yoktu. İlk ay her gün evine gitmiştim. Yerini bilecek veya ona ulaşabilecek herkese onu sormuştum. Her yerde onu aramıştım. Onew bile ona, onlara dair hiçbir iz bulamamıştı.
Tam anlamıyla boşluğa düşmüştüm. Her gün geri dönmesini bekliyordum. Elimde ona dair hiçbir şey yoktu. Ne zaman geleceğini bilmiyordum. Gelecek miydi onu bile bilmiyordum.
Siniri geçince konuşurum her şeyi açıklarım demiştim ama kendimi kandırmaktan başka bir şey yapmamıştım. Bana tek bir kelime bile etmeden gitmişti. Beni bırakmıştı.
Beni bıraktığı bu üç ayda her şey eski haline dönmüştü. Hemde en eski haline. Her şey Namjoon hayatımda değilken nasılsa öyleydi. Jiyong kendini toparlamış ve ayağa kalkıp koltuğuna geçmişti. Her şey tam da eskiye dönmeye başlamıştı.
Jay tehlikesi de Namjoon ve grubu ile ortadan kaybolmuştu. Ona dair de hiçbir iz bulamamıştık. Bu durum Jiyong'un işine gelmişti. Kılını bile kıpırdatmadan Jay'den kurtulmuştu.
Namjoon'un ortadan kayboluşu ile Jiyong da bir şey bilmiyordu. En güvendiği adamı bir anda kayıplara karışmıştı. Bu durum onu rahatsız etse de belli etmemeye çalışıyordu.
Olanlardan sonra Jiyong gelip liderliğe devam etmemi istediğinde düşünmeden kabul etmiştim. Düşünmeden kabul etmemin sebebi bu işe geri dönmeye can attığımdan değildi.
Jiyong'a karşı koymayı düşünürken yanımda Namjoon vardı. O bu işi bırakmam için en büyük sebepti. Bütün bunlardan uzaklaşıp yeni bir başlangıç yapmam için en büyük sebebim o'ydu ama artık o sebebim yoktu.
Her sabah uyandığımda daha doğrusu uyuyabildiğim gecelerin sabahlarında uyandığımda bir umutla telefonuma bakıyordum. Belki aramıştır veya nerede, nasıl olduğuna dair bir mesaj atmıştır umuduyla bakıyordum.
Her gün okula giderken evine uğruyordum. Her gün okul çıkışı Gecenin Öfkesine gidiyor sonra yine evine gidiyordum. Belki geri dönmüştür diye ama yoktu.
Her sabah olduğunda geri dönmesi için içimde beslediğim umut tükeniyordu. Geri dönse bile bana geri dönecek miydi onu da bilmiyordum.
"Koridor temiz."
Düşünceleeimden sıyrılıp kendimi toparlayarak önümde duran Sehun'a kafamı salladım. Arkamdaki Baekhyun ve Rosé'ye ilerlememiz için işaret verdim. Tek sıra halinde boş koridorda ilerlerken karşıdaki kapının açılması ile durduk. Bu işi hızlı ve temiz bir şekilde halletmek istiyordum. Birinin bizi görmesi işi uzatırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
even if i die | namjen
Fanfic"Bugün yaptığın şey savaş sebebi biliyorsun değil mi?" Cevap vermeden öylece durdum. Söyleyeceklerinin devamını bekledim. "Ve sen bu savaşı çoktan başlattın, küçük." Elini belimden çekerek son kez bile bakmadan benden uzaklaştığında bir an boşlukta...