XLIX

417 41 41
                                        

Kendimi bunca zaman terk edilmiş biri olarak hissediyordum. Babam yanımdaydı. Grubum yanımdaydı ama annemin beni terk edişini hiçbir zaman atlatamamıştım. Bunu yapacak gücü kendimde hiç bulamamıştım.

Çevremdeki olan insanlara bunu açıklayamadığım için kendimi yalnız hissediyordum. İçimde yaşadıklarımın içimde kalması ilk zamanlar beni boğuyordu ama zaman her şeyin ilacıydı. Hep böyle söylenirdi. Zaman geçti. Yıllar uçtu gitti ve ben yalnızlığa alıştım. İçime attığım beni boğan şeylere sarıldım. Bir süre geçtikten sonra ben onları boğdum. Beni rahatsız eden her şeyi boğarak kendimi rahatlattım ama şimdi olanlara bakınca o boğduklarımın bir hiç olduğunu görüyordum.

İki abim vardı. Biri beni günlerce bir sandalyeye bağlayarak bana işkence etmişti. Bir diğeri de yıllarca benden her şeyi saklamış ve beni yanında tutarak kölesi haline getirmişti.

"Oğlum mu?"

Anneme baktım. Beni hiçbir zaman sevmeyen ve beni terk edip giden uyuşturucu bağımlısı ve alkolik olan anneme baktım. Jay hâlâ duvara yaslamış bir şekilde nefes almaya çalışıyordu. Annem tekerlekli sandalyesini kollarının gücü yettiği kadar çevirerek Jay'in yanına geldi. Gözlerinde endişe ve korku vardı. Onun için endişeleniyordu.

Annem eğilmeye çalışarak Jay'e sarıldı. Öyle güzel sarıldı ki kıskançlık duygusunu iliklerime kadar hissetmiştim ama bir şey yapamadım. Sadece onları izledim. Jay'in saçlarını okşamasını, öpmesini izledim. Annem onu seviyordu. Onu çok seviyordu.

Bir adım geri çekildim. Onlara bakmak her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Geri çekildiğimde arkamda duran Namjoon'a çarptım. Kolumu tuttuğunda gözlerimi sıkıca kapattım. Buradan çıkmam gerekiyordu. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtığımda bana bakan annemi gördüm. Jay'e bakarken gözlerinde gördüğüm o sevginin yerini nefret almıştı.

"Oğlumdan uzak dur." Jay'e daha sıkı sarıldı. "Duydun mu beni!"

Cevap vermedim. Verecek bir cevabım yoktu. Ne diyebilirdim ki? Arkamı dönerek Namjoon'a baktım. Elini kolumdan elime indirdi. Gözlerinde annemde görmediğim sevgiyi görüyordum. O sevgisi ayakta durabilmemi sağlıyordu.

Elimden çekerek merdivenlere gittiğinde son kez arkama baktım. Annem gözlerini kapatmış Jay'in saçlarını okşuyordu. Onu hep bu manzarayla hatırlayacağıma emindim. Ne zaman aklıma gelse bana nefret ile bakan gözlerini hatırlayacaktım.

Önüme dönerek merdivenlerden indim. Gözyaşlarımı daha fazla tutmanın bir anlamı yoktu. Her basamakta daha fazla artan gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu. Elimle yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımı sildim. Evden çıktığımızda esen rüzgar yüzüme vurdu. Adım atamadım. Olduğum yerde öylece durdum. Namjoon da benimle birlikte durduğunda bana döndü. Ağlamamı durduramıyordum. Annem yaşıyordu. Öldüğünü sandığım annem yaşıyordu. Buna mutlu olmam gerekmez miydi?

Namjoon elini belime koyarak sarıldığında kafamı göğsüne gömdüm. Ellerini saçıma çıkardı. Hiçbir şey söylemedi. Sadece yanımda durdu. Elimi tuttu ve bana sarıldı. Tek kelime bile etmemişti ama yanımda olması söyleyeceği çoğu şeye bedeldi.

♣️

Frene basarak arabayı durdurdum. Derin bir nefes alarak arabadan indim. Son birkaç gündür güneş yüzünü göstermemeye yemin etmiş gibiydi. Esen sert rüzgar vücudumu titrettiğinde üzerime giydiğim Namjoon'un lacivert hırkasına sarıldım. Etrafıma baktığımda burada sadece benim olduğumu gördüm. Birilerinin olmaması beni az da olsa rahatlatmıştı.

even if i die | namjenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin