XII

539 72 18
                                        

Diz çökmüş bir şekilde dakikalar önce kafasından vurulan Min Joon'a bakmaya devam ettim. Ölmeden önce söyledikleri kafamın içinde dönüyordu. Özellikle de bölge liderine söyledikleri. Jiyong'un benim için onu silebileceğini söylemişti. Bu ne demek oluyordu?

Omzuma dokunan el ile kafamı kaldırarak elin sahibine baktım. Sehun başımda durmuş endişeli gözlerle bana bakıyordu. Arkasında duran Jongin ve Baekhyun'un da ondan pek farkı yoktu. "İyi misin?"

Kafamı sallayarak onu onayladım. Derin nefes alıp ayağa kalkmaya yeltendiğimde dengemi kaybettim. Geriye düşeceğim sırada Sehun kollarımdan tutarak buna engel oldu. "İyi olduğuna emin misin? Son günlerde pek iyi görünmüyorsun."

"İyiyim. Sadece biraz uyumaya ihtiyacım var."

Başka bir şey demeden sadece kafasını salladı. "Başka yapılacak bir şey kaldı mı?" Soruyu soran Jongin'e baktım. "Hayır. Bu gece bu kadar aksiyon yeter." Diğerlerine de baktım. "İyi iş çıkardınız. Beni zor durumda bırakmadığınız için teşekkür ederim."

Baekhyun ukala ukala sırıtarak saçlarını düzeltti. "Yapıyoruz işte bir şeyler."

Gözlerimi devirerek arabama arabama doğru ilerleyecekken Baekhyun'un seslenmesi ile durdum. "Lider, artık arabalarımızı versen mi acaba?"

Sorusuna cevap vermeden sadece gülüp önüme döndüm. Yerde ölü bir şekilde yatan Min Joon'a son kez baktıktan sonra arabama ilerledim. İlerlediğimde ağaca yaslanmış sigara içen bölge liderini gördüm. Yanında kendi grubuyla bir şeyler konuşuyorlardı.

Onlara yaklaştıkça o an bir şey fark ettim. Bölge lideri Min Joon'un söylediklerinden sonra konuşmama izin vermemiş ve onu vurmuştu. O an ki dikkatsizliğimle bunu fark edememiştim ama şu an yeni yeni fark ediyordum. Kaşlarımı çatarak ona odaklandım.

Yüzündeki maskesini çıkartmıştı ama beresi hala kafasındaydı. Parmakları arasında duran sigarayı ağzına götürüyor, bir nefes çekip üfleyerek havaya karışmasını sağlıyordu. Bir yandan da yanında duran Yoongi ve Jungkook ile bir şeyler konuşuyolardı.

Onlara biraz daha yaklaştıkça kafamı onlardan çevirdim. Beni fark ettiğini biliyordum ve ona dik dik baktığımı görmesini istemiyordum. Arabama bir kaç adım kala anahtara basarak açılmasını sağladım.

"Bir daha öyle dik dik bakarsan bana aşık olduğunu düşünmeye başlayacağım."

Arkama dönerek ona baktım. Ellerini pantolonunun cebine sokmuş bir kaç adım ilerde duruyordu. "Ne saçmalıyorsun?"

"Benden sana bir tavsiye, baktığını belli etmemeye çalıştığın zaman daha çok belli ediyorsun."

Kollarımı göğsümde bağlayarak bir adım atarak ona yaklaştım. "Neden Min Joon'un konuşmasına izin vermeden onu vurdun?"

Sorduğum soru ile kaşlarını hafif kaldırdı. Böyle bir şey sormamı beklemediği belliydi. Ama bu sorulması gereken bir soruydu ve cevabını bilmek istiyordum.

O da aynı benim gibi bir adım atarak aramızda uzaklığı azalttı. "Söylediklerine inanmış olamazsın küçük."

Yalan söylediğini mi düşünüyordu. Bakışlarımı ondan kaçırarak çevreye baktım. Bir insan neden ölmeden önce yalan söylesin ki? Sonuçta artık bu dünyada var olmayacaktı ve bunları söylediği için kimse ondan hesap soramayacaktı.

"İşte tam da bu yüzden." Söylediği cümle ile tekrardan ona baktım. "Hayatta kalmak için. Söylediklerinin devamını duymak isteyecektin ve o da daha fazla yalan söyleyerek seni kandıracaktı."

even if i die | namjenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin