"Merhaba kardeşim."
Karşımda duran Jisoo'ya hâlâ şaşkın bir şekilde bakıyordum. Değişmişti. İkimizde değişmiştik. Aradan on sene geçmişti. Onsuz geçirdiğim on sene.
Yatağımın yanına gelerek kollarını açtı. Ben de aynı şekilde kollarımı açarak ona sarıldım. Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. "Özür dilerim. Her şey için özür dilerim."
"Asıl ben özür dilerim. Seni kendimden uzaklaştırmamalıydım." Sesinden onunda ağladığını fark edince daha sıkı sarıldım.
Onu en son gördüğümde sarılma şansım olmamıştı. Ona son kez sarılamadan elimden almışlardı. "Beni bir daha bırakma."
"Asla kardeşim."
Geri çekilerek saçlarımdan öptü. Büyümüştü ve çok güzel bir kadın olmuştu. Hatta saçlarını bile boyatmıştı. Kızıl rengi ona çok yakışmıştı. "Tahliyenin iki hafta sonra olacağını sanıyordum."
Geriye kayarak oturması için ona yer verdim. "Aslında bir ay önce çıktım."
Şaşkınlıkla ona baktım. "Bunca zaman neredeydin? Neden bana haber vermedin?"
Gülümseyerek saçlarımı okşadı. Eskiden ben uyumadan önce yaptığı gibi. "Halletmem gereken şeyler vardı. On yıldır içerdeydim Jen."
"Tekrardan özür dilerim. Seninle birlikte suçu üstlenmem gerekiyordu."
Bunun pişmanlığını yaşamadığım tek bir an bile olmamıştı. "Suçlu olan sen değildin."
"Sen de suçlu değildin." Başını eğerek bakışlarını benden kaçırdı. "İkimizde suçlu değildik Jisoo."
"Chaerin geri döndüğünü söylüyorlar. Doğru mu?" Kafamı salladım. "Biraz önce buradaydı."
Kaşlarını şaşkınlıkla kalktı. "Ne?"
"Uyandığımda koltukta oturuyordu. Güzel bir konuşma yaptık." Yerde kurumuş olan kan lekelerini gösterdim. Jisoo gülümseyerek bana baktı. "Hiç değişmemişsin Jen."
"Sen de." O hâlâ benim tanıdığım Jisoo'ydu. Bunu bakışlarından anlayabiliyordum. "Saçın hariç."
Gülerek dümdüz olan saçlarına dokundu. "Değişiklik olsun istedim."
"Yakışmış."
Bir an da gülümsemesini keserek bana baktı. Kurumuş dudaklarını dili ile ıslattı. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne? Ne oldu?"
Derin bir nefes aldı. "Hakkında bir şeyler duydum. Fazla tanındığını biliyor muydun?"
"Jiyong mu?"
Kaşlarını çattı. "O herif ile ne işin var Jennie?"
"Onun için liderlik yapıyorum." Hafif güldüm. "Yapıyordum."
Jisoo ayağa kalkarak ellerini beline koydu. Kaşları hâlâ çatık bir şekilde bana bakıyordu. "O zaman nasıl biri olduğunu da biliyorsundur. İnsanlar senin için onun hazinesi diyorlar."
Bıkkınlıkla nefes verdim. Şunu bir daha duymak istemiyordum. Jiyong'un hazinesi. Hiçbir zaman hoşuma giden bir isim olmamıştı. Jisoo'ya baktım. "Biliyorum. Yapıtığı işide, ismide."
"O zaman bu işi neden yapıyorsun? O herifin Chaerin'den ne farkı var?"
Kendimi biraz dikleştirmeye zorlayarak ona baktım. Bu yara beni deli ediyordu. "Artık yapmıyorum Jisoo."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
even if i die | namjen
Fanfiction"Bugün yaptığın şey savaş sebebi biliyorsun değil mi?" Cevap vermeden öylece durdum. Söyleyeceklerinin devamını bekledim. "Ve sen bu savaşı çoktan başlattın, küçük." Elini belimden çekerek son kez bile bakmadan benden uzaklaştığında bir an boşlukta...