Bu zamana kadar düşünmeden hareket ettiğim tek bir an bile olmamıştı. Gideceğim yerin bütün giriş çıkışlarını, güvenlik kameralarının yerlerini, benim gideceğim zaman kaç kişi var veya kaç güvenlik var bunların hepsini bilirdim. Ama insanın kendi canından daha kıymetli olan biri ölümden döndüğünde ve bir an önce bunu kimin yaptığını bulmak istediğinde bu hazırlıklar aklına bile gelmiyordu.
Tıpkı şu an olduğu gibi. Ayağa kalkmak için hamle yaptığımda Lay'in saçımı eline dolaması ile bir şey yapamadan öylece kaldım. Peruktan gözükmesin diye topuz yaptığım saçımı sıkıca tuttu.
"Bütün girişleri kapatın."
Jackson daha demin çıkmama engel olan güvenliklere emir vermeye bașladığında Lay beni çoktan yerde sürüklemeye başlamıştı. Ayağa kalkmama bile izin vermeden otelin lobisinde beni asansöre doğru sürükledi.
Kurtulmak için eline vurup onu engellemeye çalışsamda beni umursamıyordu. Ben elinde her vurduğumda saçımı daha sert çekiyordu. "Seninle yarım kalan bir işimiz var."
Asansörün önüne geldiğimizde eli hala saçımdaydı. Arkamızdan gelen Jackson ve adamlarını boş lobide yankılanan ayak seslerinden anlayabiliyordum. Beni şu an ellerinden kurtaracak hiçbir şey yoktu.
"Sana bir şey söyleyeyim Jennie." Lay eğilerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Büyük sıçtın."
Ardından yüzüme yediğim tokat ile ne kadar sıçtığımı anlayabiliyordum. İkisini de çok sinirlendirmiştim. Bu sinirlendirmemin üzerinden çok da bir zaman geçmemişti ve onlara karşı tektim. Lay haklıydı. Büyük sıçmıștım.
Yine de bu kurtulmak için her şeyi denemeyeceğim anlamına gelmiyordu. Dizine vurmak için elimi kaldırdığımda bileğime yediğim sert tekme ile bağırmama engel olamadım. Ardından gelen sırtımdaki baskı ile tam anlamıyla yere yapışmıștım.
Hangisine daha çok üzüleyim karar veremiyordum. Daha dün gece darma dağan ettiğim adamların șu an ayaklarının altında yerde yatıyor olmama mı yoksa bu hale kendi aptallığım yüzünden düşmeme mi?
Yanağım soğuk yer zeminine değerken Jackson sırtımdaki ayağıyla daha çok baskı uyguluyordu. Sanki ayağının altında ki insan vücudu değil de bir çöptü. "Kendini çok zeki sanıyorsun."
Jackson ayağını daha çok bastırdığında eş zamanlı olarak Lay de saçımı daha çekiyordu. Birinin yardımı olmadan buradan kurtulmam gerçekten imkansızdı.
Jacskon ayağını çektiğinde derin bir nefes aldım. Kendimi toplarlamam için birkaç saniyeye ihtiyacım vardı. Ama Lay bana bu birkaç saniyeyi tanımadan beni kapıları açılan asansöre sürükledi.
Saç diplerim sızlamaya başlıyordu. Sanki biraz daha güç uygularsa köklerinden kopacaklardı. Bunu onlara belli etmemeye çalışıyordum ama acı dayanılacak gibi değildi.
Jackson ve adamlarından birkaçı asansörde yerlerini aldıklarında asansörün kapıları kapandı. Asansörün aşağı doğru inmeye başladığını hissettigimde otoparka indiğimizi anladım. Kimsenin olmadığı sessiz bir yerdi. Böylelikle bana ne yapacaklarsa rahatça yapabilirlerdi.
Bu zamana kadar birçok göreve gitmiştim . Kaç kere silahla burun buruna geldiğimi saymıyordum bile ama hiçbirinde geri dönemeyeceğim düşündüğüm olmamıştı. Ta ki şu ana kadar.
Kafamı kaldırarak benimle birlikte asansörde olan adamlara baktım . Çok kalabalıklardı ya da değillerdi ama ben tek bașımaydım. Yanımda hiç kimse yoktu. Yardım edebilecek kimse yoktu. Bağırsam da sesimi duyuramayacağım bir yere götürüyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
even if i die | namjen
Fanfiction"Bugün yaptığın şey savaş sebebi biliyorsun değil mi?" Cevap vermeden öylece durdum. Söyleyeceklerinin devamını bekledim. "Ve sen bu savaşı çoktan başlattın, küçük." Elini belimden çekerek son kez bile bakmadan benden uzaklaştığında bir an boşlukta...