Ellerim Namjoon'un omuzlarını farkında olmadan sıkıyordu ama dudaklarım hareketsiz bir şekilde kendini teslim etmişti. Beni öpmesi beklediğim en son şeydi.
Karşılık vermek deli gibi istiyordum ama şaşkınlıktan donup kalmıştım. Saniyeler sonra Namjoon geri çekildi ama uzaklaşmadı. Alnını alnıma yaslayadı. Nefesini dudaklarıma üfleyerek öylece bekledi.
Sağ elim omzundayken sol elim ensesinin dibinde biten saçlara çıkmıştı. Elim ayağım heyecandan birbirine dolaşmıştı. Şu an elimin neden orada olduğunu ben de bilmiyordum.
Kafasını benden uzaklaştırarak gözlerime baktı. Elleri hala belimi sıkı bir şekilde tutuyordu. "Üzerinde bu kadar etki bıraktığımı bilmiyordum." Kaşlarımı hafif çattım. "Etkilenmeseydin şimdiye tokadı indirirdin diye düşünüyorum."
Dediği şey ile az da olsa kendimi toparlamaya çalıştım. Omuzlarında ki ellerim ile onu sertçe ittim. Birkaç adım geri gittiğinde sol elinin pantolonun cebine soktu. Sağ elinin baş parmağı ile alt dudağını kenarını okşadı. "Dudaklarının tadı güzelmiş."
Duyduğum cümle ile tamamiyle kendimi toparlayarak oturduğum masadan atladım. Tokat atmak için elimi kaldırdığımda bileğimi tuttu. Bir bileğime bir de ona baktım. Beklemediğim bir an da diğer eli ile de belimden tutarak beni döndürdü. Camın yanında ki duvara beni yasladığında ona şaşkınca bakmama engel olamadım.
Beni etkisi altına aldığını, kontrol ettiğini düşündüğüm tek insan Jiyong'tu. Onun hareketlerine, bakışlarına, sözlerine göre hareket ederdim. Beni hep etkisi altına alırdı. Bu etkinin hep farklı olduğunu, bunu Jiyong'a borçlu olduğumu düşünürdüm. Ta ki Namjoon ile tanışana kadar.
Namjoon'dan etkileniyordum. Bunu inkâr ederek kendimi kandırmayacaktım. Namjoon beni kendine bağlıyordu ama bunun sebebi korku değildi. Bu başka bir şeydi. İlk başta adlandıramadığım ve anlandıramadığım için korktuğum ama şimdi ise hoşuma gitmeye başlayan bir şey.
Benim bu zamana kadar bir erkeğe karşı bildiğim tek şey korku ve saygıydı. O erkekte Jiyong'tu ama Namjoon Jiyong değildi ve ben artık Jiyong'a sığınan Jennie değildim. Namjoon'dan etkilenmekten artık korkmuyordum. Her şeyden önce Namjoon'dan korkmuyordum.
"Artık beni bir şeylerin arasına sıkıştırmayı bırak!"
Bileğimi tutan elini duvara yaslayarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Diğer eli hala belimdeydi. "Şöyle sinirlendiğinde seni ciddiye alamadığımı söylemişmiydim?"
Duvara yasladığı elini ittim. Aradan kaçmaya çalışırken belimde olan eli buna pek izin vermemişti. Herif beni elleri ile sarmalamıştı ve ben şu an boşa kürek çekiyor gibi hissediyordum. "Çok fazla temasta bulunduğunun farkında mısın?"
Gamzelerini göstererek sırıttı. Gamzelerini görmek zaten yakınlıktan dolayı hızlı atan kalbimi daha da hızlandırıyordu. "Bu durumdan şikayetçi gibi durmuyorsun."
"Çekil şurdan."
Ellerimi omuzlarına koyup itmeye çalıştığımda bir santim bile kıpırdamadı. Adam benim iki katımdı ve ben hala adamı itmeye çalışıyordum. "Tek bir şart ile?"
Debelenmeye bırakıp kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Ellerim hala omuzlarındaydı. Çekmeyi düşünmemiştim. "Küçük bir kız çocuğu gibi olduğunu kabul et."
"Aramızda sadece iki yaş var. Senden çok küçük de değilim." Omzundaki ellerim ile ona vurdum. "Bana şöyle diyip durma."
"Ben yaş olarak kast etmiyorum zaten." Kafasını sağa eğip sırıttığında bir kez daha bir kez elini itmeye çalıştım. Bu sefer elini itiraz etmeden çekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
even if i die | namjen
Fanfiction"Bugün yaptığın şey savaş sebebi biliyorsun değil mi?" Cevap vermeden öylece durdum. Söyleyeceklerinin devamını bekledim. "Ve sen bu savaşı çoktan başlattın, küçük." Elini belimden çekerek son kez bile bakmadan benden uzaklaştığında bir an boşlukta...