✴️33.BÖLÜM✴️

100K 2.4K 246
                                    

Pusula instagram sayfasını takip edip bana destek olun lütfen.
⬇️

Değerli okuyucularım siz bölüme geçmeden önce sizi birkaç bir şey hakkında bilgilendirmek istiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Değerli okuyucularım siz bölüme geçmeden önce sizi birkaç bir şey hakkında bilgilendirmek istiyorum. Öncelikle yaptığınız destekleyici ve güzel yorumlar için hepinize teşekkür ederim beni gerçekten soru işaretlerimden kurtardınız. Çünkü fikirlerinizi görememek beni düşündürüyordu.

Umarım zamanla daha fazla büyüyerek bu serüvende hep beraber oluruz. Bildiğiniz üzere her hafta bir bölüm yayınlamaya çalışıyorum ancak üniversite okuduğum için vizelerim başlamış durumda ve her hafta yeni bölüm atabilir miyim bilmiyorum.

Atamazsam lütfen bana kızmayın. Her neyse uzattım herkese anlayışı ve desteğinden ötürü teşekkür ediyor keyifli okumalar diliyorum.


Korkuyorum çoğu zaman hissediyorum bir kardelenin azmiyle içimde yeşeren korkunun azametini. Yeniliyorum ve yenildiğim seferlerden dönüyorum. Hiçbir deniz fenerinin aydınlatamadığı o adama sürgün ediliyorum.

Bahis vicdanıma gelince kimsenin affına sığınamıyor kendimi kurtaramıyorum bu illetten. Bu yaşadığım mecburiyetle belki onurlu olmasa da bende mezarım da o kardelenleri istiyorum.

Kollarımı dizlerimin etrafına sarmış çenemi de dizlerime bırakmıştım. Şuurunu kaybeden baygın bakışlarım yatağın çaprazında ki ahşap sandalyeye oturmuş adamı görmek istemiyordu. Dudaklarım kısa bir süre önce aramızda geçen anın etkisiyle karıncalandığında öfkem tazelendi.

Öpüşüne karşılık vermesem de içimde ona karşı olan isteği dizginlemem zor olmuştu ve şuan ondan çok kendime sinirliydim. Merdivenlerin ayak ucunda sıcaktan mayışmış olan Karam yatıyordu ve muhtemelen benim kaçmamam için onu tekrardan içeriye almıştı.

"Uyu artık ben istemediğim sürece yukarı çıkmaz." dediğinde Amir sesi kısık ve boğuk çıkıyordu.

Çatık kaşlarımın altından yüzüne doğru baktığımda içimde nükseden öfke katran misali mantığımı boğuyordu.

"Kaçmaya çalışmadığım sürece bu geçerli tabi," derken istemeden de olsa harelerim az önce beni sahiplenen dudaklarına kaydı, "Sabaha kadar senin mermerden hallice suratını seyredecek değilim zaten."

Bunları söyler söylemez ayaklarımın altında ki yün battaniyeyi çekmiştim ve usulca yatağa sokulmuştum. İçimden lütfen dedim bu sırada çünkü yatakta daha önce uyumuş olması demek bütün gece bana cehennem azabı olacak demekti.

Duyduğum tık sesi ile hafifçe irkilerek omzumun gerisinden arkamda kalan komodine baktım. Elektriklerin olmadığını zannediyordum çünkü Amir mum yakmıştı ama şuan gördüğüm kadarıyla vardı ki abajur yanıyordu. Bunu onun yaptığını tahmin etmek o kadar da zor değildi.

"Senin olduğun yeri değil bir ampul parçası güneş dahi aydınlatamaz." dediğimde kelimeler ağzımdan nasıl çıkmıştı bilmiyorum.

Yatağın arkama kaldığı kısmı çöktüğünde huzursuzlukla olduğum yerde kıpırdandım. Elleri yastığın her bir tarafına saçılan saçlarıma daldığında parmak uçları içimi gıdıkladı.

PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin