✴️6.BÖLÜM✴️

177K 13.5K 2.5K
                                    

Pusula instagram sayfasını takip edip bana destek olun lütfen.
⬇️

Arkadaşlar sizin istekleriniz ve fikirleriniz üzere kitabımın bölümlerini düzenlemeye aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arkadaşlar sizin istekleriniz ve fikirleriniz üzere kitabımın bölümlerini düzenlemeye aldım. Umarım güzel olmuştur. Yorum ve oylarınızı lütfen benden esirgemeyin.

Keyifli okumalar...



Yıkık dökük bir harabenin öksürür gibi yanıp sönen ışıklarına benzetiyorum kendimi. Ne dışarıdan bir şey ifade edebilmeyi becerilmiş varlığım ne de içimde kayda değer bir ışık huzmesi var. Moloz yığınları kadar ifadesiz bakışlarım.

Gözlerimle kaç kez kendimi öldürdüm gözlerim kaç kez ölümü tadan bedenleri gördü. Acının çiğ tanesi düşmüşse ömrüme hangi canlı sökebilir topraklarımdan o amansız illeti. Kaleme alınmışsa kaderin kim uzanıp da silebilir yaşayacaklarını alnından. Kendini kandırmayı bırak kalbim sen acı olmadan sen cefa çekmeden siliksin. Ancak perçinlenip ışıldayarak adaleti sağlayabilirsin.

Masallarla kandırılamayacak kadar büyüktü küçükken kalbin şimdi neden kendine karşı bu harbin. Usul usul kabullenmeye bak her şeyi eğer ses çıkarmak istersen altından kalkamazsın. Sen içinde taşıdıklarının esiri olur bir daha nefes alamazsın.

İstanbul kapalı çarşıya geldiğimizi söyleyen Giray'ı kafamla onaylarken bakışlarımın merceğinde ışıklar vardı. Cam boyasıyla süslenmiş mozaik desenli lambalar etrafı etkisi altına alan baharat kokuları insanı büyülüyordu.

Otantikliğin ve geçmişin tozları etrafa sinmiş yaşanmışlıkla boyamıştı burayı. Zarfta bir sahafa gideceğimiz yazıyordu eski kitap sahafına. Önünde durduğumuz ahşap kapıdan dışarıya vuran sarı ışık gerginliğimi baltalayamıyordu.

Giray benden önce içeriye adımladığında kapının üzerinde ki zil şangırdamıştı.

Tedirginliğim her geçen saniye bedenime işlerken kuruyan boğazımla öksürdüm. Ahşap boyası dökülmüş raflar sayfaları sararmış kitaplara ev sahipliği yapıyordu. Girişin sağında kalan yaşlı adam tezgahın üzerine dizdiği pusulalarla ilgileniyordu.

Gözlerim arkasında kalan duvara kaydığında asılı tabloya dilimi ısırarak baktım. Saçları omuzlarını dövmekte olan kız çocuğu yüzünde ki kocaman gülüşle dondurmasını yiyordu. Parlak ela gözler ve zil siyah saçlarla bu bendim.

Göz bebeklerim titrerken elimi ağzıma örtmemek için kendimi tutmaya çalışıyordum. Amir beni çizmiş olabilir miydi diye düşündüğüm sırada yaşlı adam konuştu.

" Kapatıyoruz gençler." derken tek gözüne taktığı merceği indirip yüzümüze baktı.

Gözlerinin akı sararmış yaşlı adamın yüzü bana baktığında daha fazla kırışmaya başladı. Seni tanıdı dedi içimde ki ses çünkü Amir'i de tanıyordu. Giray önüme geçip yaşlı adamın dikkati çekmeye çalışırken cebinden ikiye katlayıp koyduğu zarfı çıkardı.

PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin