✴️52.BÖLÜM✴️

8K 754 591
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar, yeni bölümle karşınızdayım. Bildiğiniz üzere bir önce ki bölümü kısa süre önce paylaştım. Ve araya uzun zaman girmeden, diğerini yazdım.

Gelen yorumlara göz attım ve hepinizin kısa sürede bölüm gelmemesinden ötürü şikayetlerini gördüm. Bende bu yorumları dikkate alarak, elimden geldiğince hızla atmaya çalıştım.

Bilmeyenler için söyleyeyim, başımıza bela olan virüs bana da bulaştı. Buna rağmen size bölüm yazdım, üstelik ateşli ve ağır geçiriyorum.

Lütfen sizde bunu dikkate alarak daha fazla oy verin ve yorum yapın.

Sınır gibi düşünmeyin lakin hepinizden 500+ yorum bekliyorum, sevgilerle.

-------------------

İnsan kendini kaybettiğinde, bulduğu hep başkası oluyor. Geri dönülmesi, kurtarılması mümkün olmayana dönüşüyor. Hayatın spesifik gelişen evreleri içerisinde, bir bulduğun diğerine benzemiyor.

Kendimi kaybettiğim o günden bu yana, benimde tuttuğum her ben elimde kalıyor.

Ayağımın dibinde duran, silaha sinirle tekme savurdum. Otoparkın kaygan zemininde, hızlıca babamlara doğru gitmişti. Üzerimde ki cüppenin, boynuma bağlı iplerini hırsla söküp çıkardım.

Harzem Bey'in, kobalt mavisi gözlerine büyük bir yılgınlıkla baktım. Size demiştim ya benim hayatımın iki dönüm, iki ölüm noktası vardı diye. İşte tam orada duruyordum, hayatımın ölüm ile dönüm noktası olan adamlar aynı gözlere sahipti.

Kim bilir belki de, yıllarca babamdan sevgi göremediğim için aynı renk gözlere sahip birine tutulmuştum. Aynı bakışlara sahip bir yabancının harelerinde şefkati aramıştım.

Ne kadar da zavallıymışım...

" Bazen diyorum ki," dediğimde sesim tüm sessizliği cam gibi kesti," O askerin silahından çıkan mermi, anneme değil de benim beynime girseydi ne olurdu ?"

Dolan gözlerim, yabancı adamlar üzerinde dolaştı. Dikkatle yüzüme bakıyorlardı. Beni tehlike olarak görmekten vazgeçmişlerdi.

Gerçi kim babasının önünde çocuk gibi sızlanan bir kızdan korkardı ki. Burnumu sertçe çektim ve elimin tersiyle sildim.

" Çok sevdiğin karını da, benim için alacağın intikam uğruna kukla yapar mıydın?" derken yaşlar gözlerimden boşalıyordu," Yapmazdın, baba."

Bana bir adım atmak için atıldığında, elimle durması gerektiğini işaret ettim. Şuanda sevgisine ya da ilgisine ihtiyacım yoktu. Böyle bir ittifakı olduğundan haberim dahi olmadan, sıkılan kurşun için emir vermişti.

" Sen karını ne kadar seviyorsan, bende kurşun sıkılması için emir verdiğin adamı o kadar seviyorum," dediğimde sarsılmış ifadesine hazla baktım," Tek bir kurşun bir daha Amir'i teğet dahi geçerse, her şeyi başınıza yıkarım."

Elimi başıma götürüp, alaylı bir asker selamı verdikten hemen sonra asansöre ilerledim. Asansörün kapıları kapanıncaya dek, babamla göz kontağımız kopmadı.

Kapılar kapanır kapanmaz ise yavaşça yere çöktüm. Kafamı çelik duvara yaslayıp, dolan gözlerimi tavana çevirdim. Başında yaptığı elektronik gülün resmi, zihin perdeme düştüğünde irkildim.

Çünkü ardına, kurşunlandıktan sonra ki boş bakışları düştü.

Asansör VİP katında durduğunda, önünde bekleyen asker kalabalığını fark ettim. Dünya'nın endişeli bakışları, kül rengine dönmüş yüzümle buluştuğunda beni kaldırmak için atıldı.

PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin