Herkese merhaba arkadaşlar, duygularla sarmalanmış bir bölümle karşınızdayım. Pusula, 55 bölümdür devam eden bir serüven ve bu bölüm kilit noktalarından biriydi. Yazımı çok uğraştırıcı ve duygusal açıdan yıpratıcıydı.Yine de bölümü yazmak için uğraştım ve en kısa sürede sizlerle buluşturdum. Ancak diğer bölümlerde görüyorum ki herkes okuyup geçiyor, belli bir kesimi tenzih ederek söylüyorum ki emeğimi hiçe sayan çok fazla kişi var.
Bu yüzden arkadaşlar, +1000 yorum ve yeterince oy gelmeden bölüm atmayacağım.
Lütfen yorum yaparken, harf veya sayı gibi unsurları kullanmayın. Ben sizin için çok fazla uğraşıyorum, eminim kitabımızı destekleyen güzel yorumlar yazmak sizi zorlamayacaktır.
Keyifli okumalar.
-------------------------------
Güneşin merhametli ışıkları, kurşuni bulutları alabora etmişti. Mevsim döngüsü tam zamanında gelip çatmış, iliklerimize yayılan ılık hava içimizi ısıtmaya yetmişti.
Geçen haftalara sadece, yaz mevsimi eşlik etmemişti. Teşkilatta sıkı bir eğitim söz konusuydu. Her gece yatağıma döndüğümde, kemiklerimin un ufak olduğunu hissediyordum.
Eğitim vermek, almaktan daha zordu.
Matilda'nın esmer teni taze yaz güneşiyle iyice bronzlaşmıştı ve güneş ışığında karamelli çikolata gibi parıldıyordu. Kum torbasının önündeki acemi hareketlerini, kıvrak hatları örtüyordu.
"Baş parmağın dışarda," derken inanamaz bakışlarla ona bakıyordum," Rakibin karşında olduğunda eğer baş parmağın, yumruğunun dışında harekete geçersen o parmak kırılır."
Matilda'nın azimli bakışlarından, umutsuzluk bir rüzgar gibi gelip geçti. Parmağını avucunun içine soktum ve bel kavisini savunma pozisyonuna getirdim.
Boynumdaki düdüğe hızla nefesimi üfledim," Hadi bakalım, eğer iyi bir asker olursan Amir'in mücevher koleksiyonuna eklenirsin."
Matilda, kısa bir an duraksadı ve kum torbasına sıkıca sarıldı. Amir'e olan hayranlığını fark edebiliyordum ve buradan girersem daha iyi yetişebileceğini düşünüyordum.
"Mücevher koleksiyonu derken?" diyerek kaşlarını kaldırdı ve yerden cam matarasını aldı," Sizin öyle bir koleksiyonunuz varsa, orada olmayı daha çok isterim."
Omuzumu, yanımdaki egzersiz aletine yasladım. Karşımdaki çikolata tenli kadın, ormanda yetişmiş vahşi bir yaratığı andırıyordu. Güzelliğini doğuştan gelen kadınsı kıvrımlarından ve bastıramadığı buğulu bakışlarından alıyordu.
"Amir, hobi olarak mücevher takılar tasarlar," diyerek önüme gelen bebek saçımı geriye ittim," Kıymetli askerlerine ise ismiyle değil mücevher isimleriyle seslenir."
İki parmağımı dudağımın arasına sıkıştırdım ve kısa bir ıslık çaldım. Karşısındaki dev adamla antrenman yapan Sitrin'in, keskin hareleri yuvalarında hızla döndü ve beni buldu.
Yanımıza adımlarken, tarçın rengi ince tel saçları uçuşuyordu. Terli alnını, eline sardığı bezlerle kuruladı ve selam verdi.
Kısaca," Bin başı." diye mırıldandı, nefes nefese.
"Onun adı Sitrin," diyerek Matilda'ya döndüğümde, Sitrin'in bakışları da ona kaydı," Psikometrik yeteneklere sahip, yani nesnelerin geçmişini görme yetisi var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSULA
Bilim KurguAşkın imkansızlığı kalplere dokunup, kimseyi bu kadar acıtmayacaktı. İntikamın soğukluğu damarlarınıza sokulup, sizi hiç böyle üşütmeyecekti. Ve olağanüstü yetenekler zaaflara kurban olurken, okurlar yerinde duramayacaktı. Mantığıyla aşk arasında...