Medya Death is the Only Ending for the Villainess (Villainess are Destined to Die) 'Novel', Penelope Eckhart kapağıdır.
"Biliyorum. Hayatım acılarla dolu..."
|
|
|
Yolda koşuyordum. Nefessiz ve en ufak bir şekilde ses çıkartmamaya çalışarak. Yakalanmamam gerekiyordu. Arkamızda ki siyah pelerinli adamlar her an bizi yakalayabilirdi. Ben ise küçüklüğün verdiği korku ile sadece anneme bakabiliyordum. Annem ise benden çok daha farklıydı. Hayatı bu tür korkunç olaylar ile geçmişti. "Sadece biraz dayan tatlım." Annem mor saçlarını düzeltirken bense annemin yeşil gözlerini bakıyordum.
"Anne geliyorlar! Korkuyorum." Annem ise bana sevgi ile bakmaya devam ediyordu. Fısıldadığı büyülü sözler ile artık kaçmayı başardığımızı anladım. "Te ordeno! Teletransportarme a la parte occidental del Imperio Inca. (Sana emrediyorum! Beni Eorka İmparatorluğunun batı kesimine ışınla."
O zaman hiçbir şeyden haberdar değildim. Annem ve babam hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Aynı şey abim içinde geçerli değildi. Ben sadece bütün o soylu hayatımı geride bırakıp gerçek hayata döndüm. Toz pembe hayattan, gerçek hayata...
Kısa sürede annemle burada kendimize yeni bir hayat kurduk. Babam ve abim yanımızda değildi. Nedenini de bilmiyordum. O zamanlar hakkında net hatırladığım tek şey, annemin ölüm günü.
Ben ekmek almak için fırına gittim. Annem ise evdeydi. Daha 11 yaşındaydım. Belki de benim için biraz fazlaydı. Eve gülümseyerek girdiğim zamanı hala hatırlıyorum. Aynı şekilde annemi öldürülmüş bir şekilde salonda yattığını da.
Kısa süreliğine de olsa gözleri bendeydi. Bana bakıp gülümsüyordu. Benim annem, ölmek üzere olsa bile kendi kızına sevgi dolu bir şekilde gülümseyen bir kadındı. "Tatlım, bana bak. Ağlama. Şu an ağlamanın ne yeri ne de zamanı." Bir anda annemin kan öksürmesi ile bütün dikkatim anneme gitmişti.
"Bunu al." Annemin avucunun içinde ki kolyeyi elime aldığım da içinden ufak bir beyaz ışık parladı. "Sen bu parçayı koruyacaksın. Bu senin görevin. Bana söz ver Penny. Annene ne olursa olsun bu parçadan vazgeçmeyeceğini söyle."
"Vazgeçmeyeceğim. Ne seni öldüren o büyücülerin kökünü kurutmaktan ne de bu kolyeye bakıp seni hatırlamaktan. Ne olur gitme anne." Annemin yeşil gözleri canlılığını kaybetmişti ki sanki. Canım acıyordu. "Anne?"
Bir anda kolyeyi tutan elinin açılması ve kolyenin yere düşmesi ile donmuştum. Bu bir son değildi. Bu sadece annemin bana olan vedasıydı. Belki de gelecekte bir yerde tekrardan görüşecektik. "Anne..." Hıçkırıklarımı saklayamadım. Sadece gün boyunca annemin ölümünü kabullenmeye çalıştım.
Annemin bana verdiği yuvarlak kolyeyi ise boynuma taktım. Zamanla her şeyin geçeceği konusunda büyüklerimiz haklıydı. Her zaman olduğu gibi zaman akmaya devam etti. Bense geçimimi çiçekler veya her hangi bazı kolay toplanan ama pahalıya satılan şeyler ile yaptım. Az çok hatırlıyorum. Yaşananların üstünden çoktan 1 yıla yakın bir zaman geçmişti.
Elimde tuttuğum güller parıldıyordu. Nedensizce bütün soylular bu sokaktaydı. Çoğunlukla dış görünüşümü beğendikleri için bana fazladan bahşiş verirlerdi. O gün, oldukça gösterişli bir at arabasından bir adam indi.
Bütün Leydilerin dönüp baktığı ve hakkında bir şeyler fısıldadıkları o adam, benim yanıma geldi.
"Merhaba, küçük hanım ne satıyorsunuz acaba?" Önce elimde ki sepete sonrada adama baktım. Siyah saçları ve daha önce de kimsede görmediğim derin mavi gözlere sahipti. Yüz hatları ise bir o kadar keskindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...