"Kalcak yerin var mı?" Diye sordu Gürcan sessizce telefonuna bakan Hande'ye.
"Hayır henüz ayarlamadım" dedi Hande telefonu ters çevirip.
"Birisinin yanında mı kalcaksın yoksa otel mi ayarlayacaksın?" Diye sordu Gürcan. Direk ona oda ayarlamayı teklif edemiyordu.
"Otel ayarlayacağım. Birisinin üzerinde kalmak istemiyorum." Dedi Hande. Bir kaç arkadaşı ve hala arada bir konuştuğu kuzeni olsa da gidip kalacak samimiyeti bulamıyordu. Biraz da kızgındı onlara. Para söz konusu olunca iletişim kurmalarına tanık olmuş, yanlarına aldıkları Hande'nin ağır geldiklerini de hafiften belli etmişlerdi çünkü zamanında.
"bana kral dairesi kiralanmış suit oda ile ilgili yanlışlık yapıldığı için. İstersen beraber kalabiliriz. Sonuçta ben bir odasını kullanacağım. Hem otele vereceğin parayı yemene içmene ayırırsın. Temiz ve güvenilir otel bulma çabasından da kurtulursun" dedi Gürcan.
Hande buna itiraz etmeden önce düşünmedi bile. "Teşekkür ederim ama ben bunu kabul edemem." Dedi. Aynı dairede kalma fikri pek cazip gelmemişti. Sonuçta ortak bir kullanım alanı olacaktı. Yada konuşma mecburiyetinde olacaktı. Hande bol ağlamalı bir hafta sonu olacağını bildiğinden bunu istemiyordu.
"Nasıl istersen. Ama yine de içine sinmeyen bir durum olursa aklında seçenek olarak bulunsun" dedi Gürcan. Hande ısrar etmemesine sevinmişti. Bu yüzden gülümseyerek karşılık verdi anında.
Hande yavaş yavaş etraf tanıdıklaşınca camdan dışarıya bakmaya başladı. İzmir'e girmek üzerelerdi. Hande korktuğunun aksine hüzün ve acı hissetmiyordu. İçinde hafif bir heyecana eşlik eden özlem duygusu vardı. Gürkan ise tamamen Hande'nin tepkisine takılmıştı. Öyle çok odaklanmıştı ki Hande'ye kendini dış dünyadan soyutlamıştı.
"Dante bu halini görse cehennemi bırakıp cenneti anlatırdı" diyince Gürcan Hande ani bir baş çevirme hareketiyle Gürcan'a doğru baktı.
"Dente'yi...Biliyor musun?" Diye sordu Hande şaşkınlıkla.
"Evet.. Aslında... Yazın sayesinde ilgimi çekti." dedi Gürcan gözlerini kısıp.
Hande yine aynı şaşırma tepkisiyle "yazımı mı okudun?" Diye sordu.
"Evet, böyle bir baş döndürücü hata yaptım" dedi Gürcan gülerek.
"Asla mütevazi olamayacağım. Gerçekten bunu kendimden ben de beklemiyordum" dedi Hande iç çekip.
"Gürkan'ın başına gökten şans yağmuru yağar. O ne kadar şanslıysa ben o kadar şanssızımdır. Seni şans eseri arabasına almış. Öyle değil mi?" dedi Gürcan kaşlarını havaya kaldırıp.
"Evet. Öyle oldu. Tamamen tesadüftü." Dedi Hande.
"Bazen sadece olması gerekir ve olur. Kaderiniz beraber yazılmış. Bir yerlerde birleşmiş yolunuz" dedi Gürcan gülüp.
"Evet" dedi Hande iç çekip. Telefonu titreyince ikisi de Hande'nin telefonuna odaklandılar. Gürkan arıyordu. Hande "Gürkan" diyerek telefonu kulağına götürdü.
"Hande nasılsın?" Diye sordu.
"İyiyim. İzmir'e girdik. Hatta Gürcan'ın otelinin bahçesine girdik bile" dedi Hande.
"Sen nerde kalcaksın? Bak parayı sorun etme. O otelden bir oda ayarla hemen kendine" dedi Gürkan.
"Hayır ben başka yer ayarlayacağım" dedi Hande bunun üzerine. Biraz da sinir olmuştu.
"Ne gereği var başka yer ayarlamaya? Tut işte o otelden. İtiraz istemiyorum"diyince Hande telefonu kulağından uzaklaştırıp "konuşmak ister misin?" dedi Gürcan'a doğru uzatıp telefonu. Böylelikle sinir olmaya devam etmemiş oldu. Gürkan'ın bu huyundan nefret ediyordu.
"Günaydın" dedi Gürcan telefonu kulağına tutup.
Hande'ye otel kapısını gösterince beraber içeriye yöneldiler."Bilmiyorum. Hadi görüşürüz sonra" diyerek de telefonu geri Hande'ye uzattı.
"Kahvaltı yaparız ama beraber değil mi?" Dedi Gürcan tek kaşını havaya kaldırıp.
"Yaparız, tamam" dedi Hande.
"Üzerimizi değiştirmek için çıkalım yukarıya. İstersen duşa da girersin. Acelen yok değil mi? Daha sonrasında rahat rahat gezersin. İşlerini halledersin. Olur mu?" Diye sordu Gürcan.
"Çok iyi olur. Acelem yok" dedi Hande. Artık şu üzerine yapışan kıyafetlerden ve yağlı saçından kurtulmak istiyordu. Lobiye yaklaşırlarken Hande bir adım geride kaldı ve Gürcan'ın valizini tutup ağırlığını valizin koluna verdi.
Görevlilerden birisi Gürcan'a doğru büyük bir valiz yaklaştırınca Gürcan o valizi işaret ederek Hande'ye döndü.
"Valizin bizden önce gelmiş" dedi gülerek Gürcan.
"Benim değil" dedi Hande boşta bulunup ama hemen ardından da anladı Gürcan'ın arkadaşı tarafından ayarlanan kıyafetler olduğunu.
"Artık seninler" dedi Gürcan.
"Jetonum geç düştü. Çok teşekkür ederim.Ama bunun karşılığı mutlaka olcak" dedi Hande.
"Karşılığı için benimle bu akşamki özel yemeğe gelir misin? Yalnız katılmak istemiyorum. Boş boş tek başıma oturacağım gelmezsen. " dedi Gürcan.
"Tamam gelirim" dedi Hande gülümseyip.
Birlikte asansöre binip yukarıya çıktılar. Son kata geldiklerinde odaya ilerlediler. İçeriye adım attığında Hande zengin atmosferi içine çekti.
"Bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim" dedi Gürcan perdeyi hızlıca çekip. Bütün deniz ayaklarının altında, teknelerle birlikte görsel şölen yaşatıyordu."Cehennemden değil, cennetten bahsetmelik bir ortam" dedi hemen ardından.
"Cennet cehennem meselesine fazla takılma. Önemli olan ardındaki mesajı anlayabilmek" dedi Hande pencereye doğru yaklaşıp.
"İzmir'e hiç bu taraftan bakmış mıydın?" Dedi Gürcan.
"Balçova, tarihi asansör,..." dedi Hande donuk bir ses tonuyla. "Burası hiçbirine benzemiyor. Burası İzmir gibi de değil. Sanki akdeniz" dedi Hande.
"Değil mi? Ben de öyle hissettim. Belki de güneş bizi fazlaca ısıttığı için" dedi Gürcan koltuğun arkasına yaslanıp. Hande Gürcan'ın dediğini düşündü. Gerçekten tepeden vuran güneş odanın içine dolarken teninde ısı yaratıyordu.
"Uykum yok ama güneşin karşısında uzanıp yatasım geldi"dedi Hande kollarını havaya kaldırıp. Esnerken "ay" dedi.
"O zaman" dedi Gürcan koltuğu yüz seksen derece döndürüp. "Biraz oturabiliriz" dedi. "Hatta kahvaltıyı buraya isteyelim" diyip telefona uzanınca "a yok" diye atıldı Hande.
"O kadarına gerek yok" dedi.
"Anın tadını çıkartalım. Hadi duşa gir kahvaltı hazır olana kadar. Pek vaktimiz yok. Hadi bakma bana öyle. Kaldırır ben götürürüm bak. Çabuk" dedi Gürcan ciddi ve sert bir ses tonuyla.
"Tamam tamam. Önce şu valizi açayım. Senin konferans kaçta?" Diye sordu Hande.
"Üç buçukta" dedi Gürcan.
"İyi varmış daha" diyerek valizi açtı Hande kendine hazırlanan. Her şey ama her şey düşünülmüştü. Hayretle birbirinden güzel kıyafetleri inceledi. Her biri zevkine uyup pahalı diye asla alamadığı favorilerinde yıllanmış kıyafetleriydi.
Boğazında ağrı oluştu, yutkundu. Hayat bazıları için eğlenceliyken, bazıları için stres ve boğaz kavgasıyla doluydu. Adalet kelimesini sorgularken alelade kıyafet ve iç çamaşırı seçip banyoya girdi. Diğer bir banyo ise sağ tarafta kalan odanın içindeydi. Gürcan da o banyoya girmiş oldukça hızlı bir duş ardından giyinmişti. Zamanlama bu ya o anda da oda servisi gelmişti. Odaya istediği yere masayı kurdurttu. Oda kapısı kapanırken Hande de banyodan çıkmıştı. Hande'yi görmek için bir adım gerileyince Gürcan olduğu yere sabitlendi.
Yeterli imkan ve fırsat olduğunda Hande'nin bir model kadar harika olan fiziğinin ortaya çıkacağını, yüzünü doğru renklerle ön plana çıkartacağının kanıtı tam olarak karşısındaydı.
"Kahvaltı hazır" dedi Gürcan direk masaya ilerleyerek. Hande de ilerleyip, kurulmuş masayı inceleyerek boş olan sandalyeye oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDINDAKİ AŞK
ФэнтезиFerhat ile Şirin Kerem ile Aslı... Her aşkın kırıntısından bulabileceğiniz bir kitap.