T

25 6 0
                                    

"Yeterince arkadaşın var Gürkan. Niye bu kadar ısrar ediyorsun ki? Sen arkadaş olmayı başarabiliyorsun ama ben başaramıyorum işte." dedi Hande ve evin kapısını Gürkan'ın yüzüne kapattı.

"Seni kaybetmemin sebebi sadece bu mu? Bana geldiğinde her şey çok güzel değil miydi? Lütfen en azından bana bunu söyle. Lütfen Hande." diye mesaj atmıştı Gürkan kapı önünde. Ama Hande'nin eve çıkar çıkmaz kendini yatağa attığı için çantasında kalan telefonu görmesi epeyce bir saatini almıştı.

Kendine çorba yapıp midesini biraz olsun bastırmaya çalıştı. Ama gittikçe kötüleşiyor, üzüntüsü yüzünden mide bulantıları artıyor ve istifra ediyordu.

En sonunda dayanamadı ve doktora gitmeye karar verdi Hande. Böyle bir adamı bir çırpıda silemiyordu ve kendini ne hale sokuyordu. En çok da buna sinir oluyordu. Arkadaşı olsa o şekilde belinden tutup kendine çekmeyeceğini biliyordu. Hayatına girip onu yıkıp geçmişti. Ne güzel yolunda gidiyordum ben diye düşünüyordu. Elinde sadece cüzdanıyla ve eşofmanlarıyla dışarıya fırladı. Taksiyle herkesin tercih ettiği özel hastaneye gitti. Devlet hastanesinde can çekişmektense özel hastaneyi tercih ederdi.

Hastaneye gidip hızlıca şikayetini anlattı. Doktor serum bağlanmasını isteyince müşahade odasına alındı. Hande damar yolu açılırken iki yatak yanında yatanın Gürkan olduğunu görünce bayılacak gibi oldu. Yüzünde yayılan sıcaklığı hissetti. Buna kader denilir miydi?
Tek başına uyuyordu. Ona da serum bağlanmıştı.

"Şu hastanın nesi var?" Diye sordu Hande sessizce hemşireye.

"Baş ağrısı şikayetiyle geldi o hasta." Dedi hemşire. "Salgın değil yani korkma" dedi hemşire ardından.

"Ha yok ben onu tanıyorum da o yüzden sordum" dedi Hande.
Ağlamaya başlamıştı onu burda görünce. Yanında da kimsesi yoktu. Hande perdeyi çeken hemşireye "açık kalabilir mi?" Dedi.

"Kalsın" dedi hemşire perdeyi çekip. Bu sefer yüzü tamamen kapanmıştı perde yüzünden. Çünkü tam tersi yöne çekmişti perdeyi hemşire. Hande yine de kollarını ve vücudunu görebiliyordu. Bu da yeterdi ona. Gözünü ondan ayırmadan izliyordu. Telefonunun çalması Gürkan'ı uyandırmıştı. Cebinden telefonu çıkartışını izledi Hande. Ve sesini duymayı bekledi.

Çok kısık sesle konuştuğu için duyamıyordu Hande. Tamam hadi görüşürüz dediğini duydu o kadar. Hemşirenin yanına gittiğini gördü. Serumunun bittiğini sesten anlamıştı Hande. "Geçmiş olsun. Biraz bekleyin, hemen kalkmayın. Sonra gidebilirsiniz" dedi hemşire ve Hande'nin gelip serumunu kontrol etti.

"Nasıl hissediyorsunuz? Biraz daha iyi mi?" Diye sordu.

"Evet bulantı kesildi" dedi Hande. Hande'nin konuşmasıyla Gürkan sesi duyar duymaz hareketlendi. Sesin Hande'ye olan benzerliğiyle konuşanı görmek istemişti. Hande o kadar sessiz konuşmaya çalışsa da Gürkan sessizlikte onu duymuştu.

"O da sizi tanıyor galiba" diyince hemşire, Hande heyecanlandı. Onu fark etmesini istememişti. Sırf bunun için kısık sesle konuşmuştu.
"Evet, arkadaşım" dedi Gürkan hızlıca Hande'nin yanına gelip.

"Birazdan biter yaklaşık on dakika sonra, bulantısı geçmiş. Onu da çıkartırız." Dedi hemşire serumuna bakarken Hande'nin.

"Tamam, teşekkürler" dedi Gürkan yatağın ucuna otururken. Hande ağlamaya başlamıştı yine.

"Hey, tamam" dedi Gürkan, Hande'nin elini tutup.

"İyi misin? İstifra mı ettin?" dedi Gürkan.

Hande başını salladı. "Sen iyi misin şimdi?" Diye sordu.

ARDINDAKİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin