M

24 4 0
                                    

Hande zorla uyanıp çalan telefonuna uzandı. Ekrandaki Gürkan hoca ismini bulanık bir şekilde görür görmez kulağına götürdü.

"Günaydın uykucu" dedi Gürkan.

"Günaydın" dedi Hande zar zor. Hala gözleri kapalıydı.

"Hava çok güzel. Değerlendirmek istiyorum bugün dersimiz yokken. Bir yerlere gidelim mi?" Diye sordu.

"Tamam. Hazırlanayım kahvaltı yapıp" dedi Hande gözlerini açıp.

"Kahvaltıyı beraber yaparız. Ben çıkıyorum şimdi. Hazır olursun ben gelene kadar" dedi Gürkan ve kapattı telefonu. Hande boş boş tavana bakıp kendini ayağa kaldırtacak o bir anlık cesareti bekledi. Yatakta döne döne çarşafı altına toplamıştı ama bir türlü de kaldıramıyordu kendini. Nihayet o gücü kendinde bulup ayağa kalktı. Elini yüzünü yıkayıp dolabının başına geçti. Haftalık kıyafetlerini giymiş, dün çamaşır teline asmış ve kurumalarını bekliyorken şuan giyecek hiçbir şey bulamamıştı.

"Of" diyip dolabın önüne oturdu. Ne giyeceğini gerçekten bulamıyordu. Kendine yeni şeyler alsa yiyecekten kısması gerekiyordu. Belli ki artık arabanın satılma zamanı gelmişti. Mecburdu bunu yapmaya. Böyle devam etmek istemiyordu. Ayağa kalkıp en çok kuruyan pantolonunu seçip fön makinesiyle kurutmaya başladı. Tam tişörtü ütülemeye geçmişken kapı zili çaldı.

Gürkan'ın elinde poşetlerle içeriye girmesini bekledi kapıyı açıp.
"Bunlar ne?" Diye sordu Hande.

"Kahvaltıyı evde yapalım diye düşündüm." Diyince Gürkan, Hande bunu planladığını düşündü. O kadar çok şey almıştı ki buz dolabını doldurmak istediği belliydi.

"Bu kadar çok şey almana gerek yoktu Gürkan. Bunları sonra ben bitiremem" dedi Hande sinirlenmemeye çalışarak.

"Hiç biri bozulmayacak şeyler. Hadi ama sen daha hazır bile değilsin. Ben kahvaltı hazırlarken sen de giyin hadi" dedi Gürkan. Hande bunun üzerine odasına geçip ütüye devam etti. Saçlarını at kuyruğu yapıp hafif de bir makyaj yaptı. Çantasını ayarlarken Gürkan'ın mutfakta pişirdiği şeylerin kokusunu almaya başlamıştı bile.

"Of of of" dedi Hande masayı görünce. İlk defa böyle bir sofra kuruluyordu evinde. Reçeller, ballar, kahvaltılık soslar...

"Gel hadi" dedi Gürkan otururken. Hande de karşısına geçip oturunca bir şeyler yemeye başladılar. Bir yandan bilgisayardan açtıkları filmi izliyorlar, bir yandan da kahvaltı yapıyorlardı.

"Filmi yarım bırakalım" dedi Gürkan doyduklarında. "Bu güzel havayı değerlendirip dışarıya çıkalım. Ne dersin?" Diye sordu.

"Tamam." Dedi Hande camdan dışarı bakıp.

"Hande sen çok yorgun gözüküyorsun. İyi misin?" diye sordu Gürkan.

"İyiyim yok bir şeyim" dedi Hande. Sadece şu market poşetlerine canı sıkılmıştı.

"Tamam bakalım öyle diyorsan" dedi Gürkan toparlamaya girişirken masayı. İkisi her şeyi buz dolabına yerleştirince Gürkan elini yıkamak için Hande'nin yanından ayrıldı.

"Hande saat kaç?" Diye sordu Gürkan bağırarak içerden.

Hande en yakınında bulunan Gürkan'ın telefonundan saate baktı. "On bir" dedi.

"Tamam hadi çıkalım" diyip içeriye geçerken Gürkan, Hande'nin elindeki telefona Sinem'den arama düştü.

"Sinem arıyor" dedi Hande telefonu uzatıp. Gürkan tepkisizce telefonu eline aldı ve meşgule attı.

Gürkan kapıya yönelince Hande de raftan ayakkabılarını alıp Gürkan ile birlikte çıktı.
Arabaya bindiklerinde Hande "nereye gidiyoruz?" Diye sordu.

ARDINDAKİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin