89. BÖLÜM "BURAYA GEL MUTLULUĞUM"
Son gecemizin sabahında kahvaltımızı yedikten sonra dağ evinden ayrılmış orman yolunu yarılamıştık. Ne benim ne Cesur'un keyfi vardı, bizim evimiz burasıydı ve bizi zorla ev imizden gönderiyorlarmış gibi bir his vardı kalbimde.
Utanmasan ağlayacaksın.
Öyle iç ses. Orman yolunun bitmesini istemiyorum. Kemal Beyle yüz yüze bakmayı hiç istemiyorum.
Kaç kez indirdiğimi sayamadığım pencereden elimi çekip temiz havayı soludum, doğaya, yeşilliğe alışmıştım ve şehrinde kalabalığını, gürültüsünü, betonunu hiç özlememiştim."Seni mutsuz ve üzgün görmek için ne yaptım?"
Hiç. Sıkıntı bendeydi. Buraya alışmamdı.
"Yalıya dönmek istemiyorsun, anlıyorum ama lütfen sende beni anla." Babasını bırakıp gidemezdi, biz kendi yolumuza gidiyoruz dediği anda kalbine inecekti, biliyordu ve babasına sebep olmak istemiyordu.Ya biz demedim, zamanımı bekleyecektim, belkide çocuk doğduktan sonra yalıdan temelli ayrılırız.
"Senin için görmezden gelebilirim." dedim, Cesur için yapamacağım şey yoktu, ne babası nede herhangi birinin aramıza girmesine izin vermeyeceğim.
Ona bakınca gözlerini birkaç saniye yoldan alıp gözlerime baktı. "Seni hak etmiyorum." Arada kurduğu bu cümleye verdiğim karşılık hep aynıydı. Herkesten çok hakediyorsun. Sessiz kalsam da sevdiğime hissettiririm."Benim evim sensin." dediğimde gülümsedi ama gülümsemesi buruktu, önüne dönüp iç çekti. "Yalıda yaşamamı anlamlı kılan sensin, dağ evinde mutluysam sebebi yine sensin, yalnız kalmamız insanlardan uzak olmamız değil. Senin olduğun her yer, bana çatı iki duvardır. Sadece sen varsın diye..."
"Beni bu kadar güzle sevme sana biraz daha kapılırım.""Şikayetçi değilim." Ondan gelecek ilgiye sevgiye kalbimin aç kapısı hep açıktı.
Ormanı ardımızda bırakana kadar konuşmadık, doğaya sessizce veda ettim, dolu dolu geçirdiğimiz günler, biriktirdiklerim, tadını çıkardığım her anım benimleydi. Yaşamak buydu ve bazen bundan ödün vermek zorunda kalıyorduk. Yine de insanın kendisine ait bir yerinin olması güzeldi. İstediğin zaman kaçabiliyordun."Böyle derin derin kimi düşünüyorsun?"
Kimi olucak seni. Bilmiyormuş gibi soruyor bide."Yakışıklı kocamı." dedim ona uyarak.
"Aklım fikrim hep onda.""Kara sevdaya tutulmuşsun sen, haberin yok ki halinden kendine yanasın."
"Ben bile isteyerek onunla yanmayı seviyorum."
"Göstersene." Benden ne istediğini biliyor olsam da anlamamış gibi davrandım. "Neyi diye sormalıydın, olacak olandan kaçamazsın."
"Neymiş bu olacak olan?"
"Kollarıma gel uygulamalı anlatayım."
"Araba kullanıyorsun Cesur, aklın fikrinde öyle o işte her geceyi dolu dolu geçirmemişiz gibi."
"İyi yapıyorum. Olmayan balayımın acısını çıkardım."
"Kimden çıkardın acaba?"
"İsteklerimiz karşılıklıydı karıcığım."
"Bana kalsa ormanda yapmazdım, doğadaki tüm canlıların gözü üstümde gibi hissetmiştim."
"Zevk alırken öyle demiyordun."
"Sen..." Bana bunu hep yapıyordu, aramızda geçenleri rahatça dillendiriyor beni utandırıyordu, yalnız olsakta elimde olmadan kızaran yanaklarımla tepki veriyordum ve ailenin yanında da bazen kendini unutup açık konuşuyordu. Geçenlerde yine onun yüzünden Korkut'un diline düştüm günlerce kurtulamadım takıntılı manyaktan, beni gördüğü anda hatırlatıp duruyor bir güzel eğleniyordu. Uğraşacak birini bulunca aşırı mutlu oluyordu ve onu kendisinden soğutmadan bırakmıyordu.
Gülşen'e çok acıyorum, kim bilir ne çekiyor bu kötü elden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.