115.Bölüm 🌙

1.4K 136 30
                                    

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Sabah, gözlerini açtığında saat henüz erkendi ama tekrar uyumak istemediği için yatağından kalkıp banyoya geçip yüzünü yıkadı Tuğra. Bugün haftanın son günüydü ve bu çok iyiydi. Tatil geliyordu ve ayarlayabilirse, Tuna'yla buluşabilirdi. Banyodan çıkıp odasına girdi ve çantasını hazırladı. Uyuşuk hareketlerle giyindi. Saati doldurmaya çalışıyordu. Çantasını tek omuzuna taktı ve odasından çıktı. Kapıya doğru giderken annesine yakalandı. Boynundaki izleri unuttuğu için, fermuarıda çekmeyi unuttu. Annesi oğlunun yanına gelince gözleri boynuna kaydı. Büyüyen gözlerle baktı oğluna. Elini de ağzına götürmüştü.

"Oğlum bunlar ne?!" dedi kadın şaşkınlıkla ağzını kapatarak. Tuğra, izleri kapatmayı unuttuğunu farkedince büyük bir küfür savurdu içinden.

"Şey... Sinek, sinek ısırdı da." dedi eli boynuna giderken. Annesi kısık bir ses tonuyla konuştu bu kez. Şükrü bey henüz evdeydi ve bunu, onun duymasını istemiyordu.

"Çocuk mu kandırıyorsun sen?" dedi annesi kısık sesle. Etrafı kolaçan edip oğluna döndü tekrar. "Sen odana git beni bekle. Hemen geliyorum." dedi ve odasına gitti. Tuğra da kendi odasına gitti.

Annesinden ağır bir fırça yiyeceğini düşünüyordu. Çantasını yere bırakıp, yatağın üstüne oturdu. Birkaç dakika içinde annesi girdi odaya ve kapıyı kapattı. Oğlunun yanına oturdu. Yeleğinin cebinden küçük yuvarlak bir şey çıkardı. Evet, kapatıcıydı bu. Annesi, kapatıcıdan bir miktarı süngere buladı ve oğlunun boynuna sürmeye başladı. Bir yandan da söyleniyordu.

"Şanslısın ki ben gördüm. Eğer baban görseydi yanmıştık." dedi ve bir daha buladı süngeri. "Bunu iyice böyle yedirelim ki belli olmasın." dedi ve bir süre daha yaptı aynı işlemi sessizce. İşi bitince baktı ve güzel iş çıkardığını düşünerek ayaklandı. Tuğra hâlâ oturuyordu. Annesi kapatıcıyı kapatıp cebine koydu ve kapıya ilerledi.  Kapıdan çıkmadan önce konuştu. "O morluğun hesabını sonra soracağım. Şimdi önce kahvaltı, sonra okul. Hadi bakalım." dedi. Tuğra gülümseyerek kalktı ve annesine sarıldı.

"Sen bir meleksin annem. Seni çok seviyorum." dedi ve iki kocaman öpücük bıraktı yanaklarına. Annesi de gülerek sarıldı oğluna.

"Ben de seni çok seviyorum canım oğlum." dedi ve ayrıldı oğlundan. "Hadi kahvaltıya. Okula geç kalacaksın." dedi. Tuğra çantasını tekrar alıp omuzuna taktı ve dış kapıya ilerledi.

"Anne kahvaltı edersem geç kalırım. Okulda bir şeyler yerim." dedi ve kapıdan çıkıp ayakkabılarını giydi. Annesinin cevabını beklemeden hızla çıktı binadan.

Okula doğru yürürken, kankası Meriç'i gördü ve hızla ona doğru yürüyüp yetişti.

"Günaydın kanka." dedi omuzuna hafifçe yumruk atıp. Meriç, müzik dinlediği için Tuğra'nın sesini duyamamıştı. Vurmasıyla irkilip Tuğra'ya baktı.

"Günaydın." dedi ve kulaklığı cebine tıkıştırdı yine. "Bu gidişle çürüteceksin kolumu. Hergün de aynı yere vuruyorsun." diye söylendi. Tuğra tam cevap vermek için dudaklarını aralamışken, Alper'in sesi ulaştı kulaklarına. Oldukça sinirli geliyordu.

"Tuğra! Lan Tuğra! Keseceğim seni!" diyerek koşmaya başladı Tuğra'ya doğru. Tuğra, Alper'in sinirli yüzünü görünce, önce sesli bir küfür savurdu.

"Siktiiiiir! Abi yaktın beni." dedi ve Meriç'in diğer tarafından dolanıp okula doğru koşmaya başladı. Alper de peşinden bağırarak koşuyordu.

"Nasılsa yakalayacağım kaçma!" diyerek okula doğru girdi peşinden. İkili sınıfa doğru koşuyordu koridorda.

Meriç ise yerinde kalakalmıştı şaşkın bir şekilde. Bir şey anlamamıştı. Ama gördüğü manzara komikti. Başını iki yana salladı ve gülerek okulun bahçesine girdi. Hayatı, çok eğlenceli ve güzel bir hayata dönmüştü. Bunu sevgilisine borçluydu. Erdem aklına gelince yine yapıştı kaldı yüzüne gülümseme. Yüzündeki tatlı tebessümle okula girdi, onu gülümseyerek izleyen sevgilisinden bihaber...

Alper çok tatlış değil mi ya 😍

Yorumlarınızı bekliyorum 🤗

Sizleri seviyorum 💙

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin