42.Bölüm 🌙

3.2K 235 70
                                    

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

"Hayırdır, ne oldu? Suratın sirke satıyor." dedi Meriç, arkadaşının yanına otururken. Tuğra bir bakış attı ve oturduğu bankta biraz düzeltti oturuşunu.

"Hiiç. Bir şey yok." dedi ama bu geçiştirici bir cevaptı. Meriç bunu anladı ve tekrar sordu.

"Bir şey olmuş. Anlat hadi. Okul dağıldı ve sen hâlâ burada oturuyorsun. Beni asla bir şey olmadığına inandıramazsın." dedi ve kolundan dürttü arkadaşını. "Bütün gün somurttun bir şey demedim. Ama şimdi kurtulamazsın. Anlatacaksın kumral kafa." dedi. Tuğra başıyla onayladı.

"Tamam anlatacağım. Ama şu okuldan çıkalım önce." dedi ve çantasını tek omuzuna taktı. Meriç'de çantasını tek omuzuna taktıktan sonra birlikte çıktılar okuldan. Biraz okuldan uzaklastiran sonra Tuğra konuşmaya başladı. "Cemre'den ayrıldım." dedi yürürken. Yola bakıyordu konuşurken.

"Bunun için mi böyle bozuksun?" dedi Meriç biraz şaşkın bir şekilde. Çünkü arkadaşının Cemre'ye aşık olmadığını biliyordu. Bir haftalık sevgililik yaşamıştı. Sevgililik denirse... Tuğra içindeki herşeyi döküp saçmak, herşeyi Meriç'e anlatmak istiyordu. Meriç'e güveniyordu. Dört yıllık sıra arkadaşıydı sonuçta.

"Meriç..." dedi ve adımlarını durdurdu. Meriç'e anında arkadaşına baktı.

"Ne oldu?" diye sordu merakla.

"Seninle bir şey konuşmam lazım. Bu gece sizde kalabilir miyim?" diye sordu. O kadar çaresiz ve karmaşık duruyordu ki, Meriç yardım etmek istiyordu arkadaşına. Yanina yaklaşıp omuzuna dokundu.

"Hadi yürü." dedi gülümseyerek. Tuğra da tebessüm etti zorla. Tuna'yla konuştuktan sonra kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Onu kırdığının farkındaydı. Yani, biri ona da; 'Seni meraktan öptüm.' dese, o da kırılırdı.

Meriç'in evine gelmişti ikili. Eve girdiklerinde yine ve yine sessizlik karşıladı onları.

"Annemle babam bu saatte evde olmaz." dedi Meriç ve arkadaşı eve girdikten sonra kapıyı kapattı. "Karnın açsa bir şeyler hazırlayayım. Aç değilsen akşam beraber yeriz." dedi Meriç, odaya geçmeden önce.

"Aç değilim. Sadece içecek soğuk bir şeyler iyi olur." dedi. Meriç, başıyla onaylayıp mutfağa gitti. Tuğra, Meriç'in odasına gitti. Yatağın üstüne oturdu. İyice sıcak basmıştı. Biraz serinlemek fena olmazdı. Aslında hava çok sıcak değildi. Aklına takılan düşünceler onu sıkıyordu. Aslında bir şeyleri netleştirebilse, rahatlayacaktı. Bu akşam netleştirmeyi umuyordu. Meriç onu anlardı. En yakın arkadaşıydı.

Meriç kısa bir süre sonra elinde tepsiyle odaya girdi. Iki koca bardak dolusu kola getirmişti. Eh, iş görürdü. Tuğra kolanın birini alır almaz biraz içti. Asit genzini yakıp giderken kendine geldiğini hissetti. Bu yakıcı hissi seviyordu. Meriç bir anlık bakakalsa da çabuk toparladı kendini. Masanın üstünde duran laptoptan şarkı açıp, sandalyeye ters şekilde oturdu. Eline kolasını da aldı ve bir yudum içip Tuğra'ya dikti gözlerini.

"Hadi bakalım dökül." dedi. Gözlerini Tuğra'dan ayırmıyordu. Tuğra bir yudum daha içti koladan. Daha sonra; 'Ne olacaksa olsun!' diye düşünerek herşeyi anlatmaya karar verdi.

"Ben bir erkeği öptüm." diye bodoslama daldı konuya. Meriç bunu duyar duymaz içtiği kolayı püskürttü istemsizce.

"Ha, ne?!" dedi afallamış bir şekilde.

"Bir erkeği öptüm. Ama garip olan bu değil. Çok güzeldi. O kadar güzeldi ki anlatamam. Hoşuma gitti. Onu öptükten sonra kaçar gibi gittim yanından. Cemre'ye gittim. Bir şeyi ispatlamam gerekiyordu." dedi. Çözülmüştü artık. Kendiliğinden geliyordu sözler. "Cemre'yi öpmeye çalıştım. Yapamadım. O dudakları öptükten sonra Cemre'yi öpmek gelmedi içimden." dedi ve başını elleri arasına alıp ayağa kalktı. Meriç şok olmuştu öylece dinliyordu sadece. Yorum yapamıyordu. Zaten Tuğra'yı şu an dinlemek en iyisiydi. "Meriç..." demesiyle Meriç'in bakışları Tuğra'yı buldu. "Kafayı yiyeceğim oğlum. Düşünmek için çok fazla vaktim var ve bu kadar çok düşünmek iyi değil. Kafam çok karışık Meriç. Ne zaman kendimle başbaşa kalsam aklıma o geliyor. Ona yazdığım o adice şeyler." dedi ve gözlerinden damlalar düşmeye başladı. Farkında değildi ağladığının. "Seni meraktan öptüm dedim ona. Hoşuma gittiğini söyleyemedim. Yapamadım. Meriç, ben o dudaklarda hayatı buldum. Ama onda söylemedim." dedi ve yatağın dibine oturdu. Meriç, dolan gözleriyle yerinden kalkıp arkadaşının yanına çöktü ve elini omuzuna koydu destek olurcasına.

"Sana bir şey soracağım ama dürüst cevap vereceksin?" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Tuğra istemsizce güldü.

"Sence şu an yeterince dürüst değil miyim?" dedi. Meriç, 'O da doğru.' diye düşünerek, bir süredir aklını meşgul eden soruyu sordu.

"Şu öptüğün kişi... Tuna hoca mı?" diye sordu. Tuğra çok şaşırmıştı bunun anlaşılmasına. Meriç'e baktı kaldı. Meriç, Tuğra'nın gözyaşlarını silerek devam etti. "Bakma öyle. Sana bakışları farklı. Eh sende ondan bahsederken gözlerin ışıldıyor. O bakışları sadece aşık olanlar anlar." dedi. Zihinde Erdem belirmişti yine. Gülümsedi farkında olmadan.

"Sen kime aşıksın?" diye sordu Tuğra.

"Beni değil seni konuşuyoruz. Beni konuştuğumuz zaman öğrenirsin onu da." dedi ve ayağa kalktı. Tuğra'yı da kaldırdı. Omuzlarından hafifçe sarstı. "Ne olursa olsun sen aynı kişisin. Kalbinin kimi sevdiği, senden başka kimseyi ilgilendirmez. Sakın elalem ne der diye düşünüp saçma şeyler yapma, söyleme." deyip yatağa oturttu. "Aşık mısın koça?" diye sordu. Aşık mıydı? Bilmiyordu ki?

"Aşk nasıl bir şey bilmiyorum ki kanka? Yani karnında kelebekler uçması falan mı ki?" dedi.

"Aşk aslında tanımsız bir şey. Yani aşkı herkes aynı hissetmez. Mesela bak ben Er- şey sevgilim yani sevdiğim kişiye ilk görüşte aşık olmuştum. Nasıl hissetmiştim biliyor musun? Hani lunaparkta büyük gondollar vardır ya. O böyle yukarı doğru gider sonra aşağı inerken garip bir şey hissedersin ya. Yere çakılır gibi. Hah işte tam olarak öyle." dedi. Tuğra'nın kafası iyice karıştı.

"Ben hiç gondola binmedim." diyebildi sadece. Meriç gözlerini devirip ayaklandı. Tuğra'nın karşısına geçti. Elini Tuğra'nın karnına vurdu birkaç kez.

"Burda kelebekler var mı?" dedi sırıtarak. Tuğra beklemeden cevap verdi.

"Var." dedi. Meriç, bu kez elini göğüs kafesine getirdi.

"Peki burda kelebekler var mı?" diye sordu.

"Milyonlarca..." diye cevapladı Tuğra. Meriç gülümseyerek masasına doğru ilerledi. Kolasından bir yudum aldı ve Tuğra'ya döndü ve yüzündeki gülümsemeyle cevap verdi.

"Aşık olmuşsun. Hayırlı olsun."

Biraz geç oldu ama şimdi bitirdim. Hatalarım varsa affola.

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum 💙

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin