55.Bölüm 🌙

2.7K 195 73
                                    

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Meriç
Sömestr tatili bitmiş okullar açılmıştı artık. Bugün okulun ilk günüydü ve ben ayna karşısında, beyaz gömleğimin düğmelerini ilikliyordum. Düğmeleri ilikledikten sonra, hiç bozmadığım kravatımı da gevşek bir şekilde taktım. Üstüme kapşonlu hırkamı giydim ve çantamı da tek koluma takıp odamdan çıktım. Dersin başlamasına yarım saat vardı. Okul, eve yakın olduğu için acele etmiyordum. Yarım saatte yetişebilirdim. Çantamı kapının kenarına bırakıp yarım botlarımı kapının önüne koydum. Üstüme montumu geçirirken annem geldi yanıma.

"Oğluşum gidiyor muydun?" dedi. Başımla onayladım.

"Hı hım. Mecbur gideceğim artık." dedim bıkkın bir şekilde. Her sabah erkenden kalkıp okula gitmekten sıkılmıştım artık. Ama derslerim de çok iyiydi. Böyle bir durum vardı.

"Dört ay kaldı bitanem. Dört ay sonra mezun oluyorsun. Üniversiteli olacak benim oğlum." dedi annem ve sulu bir öpücük bıraktı yanağıma. "Al bakalım şunu." dedi ve elime sandviç tutuşturdu.

"Aç değilim anne. Canım istemiyor." diye mızmızlandım ve sandviçi anneme verdim ama her zamanki gibi dinlemedi tabiki.

"Al diyorum şunu! Kaşık kadar kaldı suratın." deyince mecburen yiyecektim artık.

"Tamam o zaman tut iki dakika. Ayakkabılarımı giyeyim." dedim. Sabahları çok huysuz oluyordum nedense? Ayakkabılarımı giydim ve annem sandviçi yine elime tutuşturdu. İçimden of çekerek aldım. "Ben gidiyorum." dedim ve merdivenlere yöneldim. Sandviçi yemeye başladım.

"İyi dersler oğluşum." deyişini duydum annemin. Dolu ağzımla cevap verdim yine de.

"Soğol" diye çıkmıştı sesim. Kapının kapanma sesini duyduğumda annemin içeri girdiğini anladım. Hemen hemen bir saat sonra kafeye gidecekti.

Okula yaklaştığımda arkamdan birinin seslendiğini duydum. Bu sesi tanıyordum.

"Meriç! MERİÇ!" diye bağıran kişi tabiki de Tuğra'ydı.

"Ne bağırıyorsun oğlum?" dedim üstümdeki huysuzlukla.

"Yine huysuz modundasın bakıyorum da?" dedi sırıtarak. Bu niye böyle sırıtıyordu sabah sabah?

"Sen de yine sırıtıyorsun bakıyorum da?" dedim bende onu taklit ederek. Modum yükselmeye başlıyordu.

"Çünkü mutluyum oğlum. Hem tatilim güzel geçti hem deee..." dedi ve sırıtması büyüdü. Onu görünce benim de yüzümde gülümseme belirdi elimde olmadan.

"Lan yoksa Tuna hocayla..." dedim sesimin tonunu düşürerek.

"Belki de..." diye cevap verip okula doğru koşmaya başladı. Ben de peşinden koşmaya başladım.

"Gel buraya kumral kafa anlatacaksın hepsini." diyordum yüzümdeki sırıtmayla, peşinden koşarken...

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

Tuğra'nın peşinde koşmaktan nefes nefese kalmıştım. Yerime oturduğumda hâlâ hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Tuğra'da benden farklı değildi. Öğretmenler zili de çaldığında, ilk dersin Edebiyat olduğu aklıma geldi. İçim kıpır kıpır oldu yine. Erdem siyah takım elbisesiyle kapıdan girince, sınıftaki bütün kızlar gözleriyle yemeye başladılar bile.

"Günaydın arkadaşlar." deyip masasına geçti. Biz de oturduk yerlerimize. Yoklamayı aldıktan sonra anlık olarak bana bakınca gözlerimiz birleşti. Daha sonra gözlerini çekip ders anlatmaya başladı. O kadar büyüleyici görünüyordu ki gözlerimi ondan alamıyordum. Başka biri de, ona benim gibi bakacak diye çok korkuyordum açıkçası. Çünkü çok yakışıklıydı şapşal.

Dersin bitmesine son on dakika kala yine serbest bıraktı bizi. Tuğra'yla konuşurken cebimdeki telefonumun titrediğini hissettim. Sanırım mesaj gelmişti. Eh, kimden olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Erdem: Yorgun görünüyordun.

Meriç: Yorgun mu? Ne zaman?

Erdem: Sabah sınıfa girdiğimde.

Meriç: Ha şey, sabah biraz koştum da ondan.

Erdem: Evet, Tuğra'nın peşinden...

Meriç: Sen nereden gördün?

Erdem: Öğretmenler odasının camından.

Neden koşuyordun?

Hemde gülerek!!!

Meriç: Şakalaşıyorduk.

Erdem: Ona söyle.

Meriç: Neyi söyleyeyim?

Erdem: Bizi!

Meriç: Ha?!

Erdem gözünü kararttı kıskançlıktan

Meriç ne yapacağını bilemiyor

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum 💙

Bu bölüm, medyadaki şarkıyı dinlerken düzenlendi 🎶🎧

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin