20.Bölüm 🌙

5.1K 373 127
                                    

Umarım beğenirsiniz 🙏🏻

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Erdem
Evde öylece oturmuş, Meriç'in kıyafetlerimi getirmesini bekliyordum. Evet, kıyafetlerim bahaneydi. Başka türlü evime gelmesini sağlayamazdım. Açığa çıkmış şeyler vardı ve konuşulmalıydı. Meriç kaçıyordu ama ben artık bu meseleye noktayı koyacaktım. Öylece kendine alıştırıp, bağlayıp sonra hiçbirşey olmamış gibi gidemezdi. Ev dar gelince balkona çıktım. Biraz açık ve temiz hava iyi gelebilirdi.

Balkonda bir süre oturdum. Kolumdaki saate baktığımda saat 9 a geliyordu. Meriç hala gelmemişti. Yaklaşık bir yarım saati balkonda geçirdiğimi farkettim ve içeri girmeye karar verdim. Bu saatten sonra gelmezdi. Tam içeri girecekken aşağıda, elinde torba olan bir beden dikkatimi çekti. Bu, bu Meriç olabilir mi? Oturduğum binaya doğru geliyordu ve temkinli bir şekilde etrafı kontrol ederek yürüyordu. Bana bakacağı sırada kendimi geri çektim ve içeri girdim. Hemen kapıya gittim. Kapının önünde beklemeye başladım. Kapının dürbününden boş koridoru izlemeye çalışıyordum ama karanlıktı. Bir dakika içinde asansör açıldı ve birinin inmesiyle sensörlü lamba yandı. Meriç'in bedenini görünce bir heyecan kapladı içimi. Torbayı kapının koluna takmış ve arkasını dönmüştü. Ne yani öylece gidecek miydi? Bu kadar korkak mısın Meriç? Daha bir adım atmışken kapıyı açtım ve düşündüğümü sesli bir şekilde dile getirdim.

"Gerçekten mi? Bu kadar korkak mısın Meriç?" dedim. Sesim istemeden kırık çıkmıştı. Sesimi duyunca olduğu yerde kaldı. Bana doğru döndü. Gözleri kızarmıştı. Yüzü düşüktü.

"Korkak değilim. Sadece... Yaptığım şeyden utanıyorum. Size yazmamalıydım." dedi. Elimi uzatıp kolundan tuttum.

"İçeri gel. Içeride konuşalım. Burası uygun değil." dedim ve içeri çektim. O da mecburen girmek zorunda kaldı. Ayakkabılarını çıkarıp salona geçti. Ben de mutfağa geçip hemen bir kahve yaptım iki tane. Odaya geçtiğimde omuzları düşük, gözleri yeri izliyordu. Kahve kupasını önüne bıraktım ve ona döndüm. Konuşmasını bekliyordum. Ama konuşmaya niyeti yok gibiydi. Yine ben adım atacaktım sanırım. "Evet Meriç. Hadi bakalım. Anlatmaya başla artık istersen." dedim. Gözlerimi üstünden ayırmıyordum. Her hareketini takip ediyordum. Önce dudaklarını yaladı. Gözüm bir an oraya kaysa da kendimi toparladım. Sonra boğazını temizledi ve başını yerden kaldırıp bir an bana baktı. Ela gözlerle kesişince gözlerim, kalbim hızlandı. Gözlerini benden çekti ve önündeki kahve dolu kupaya bakarak konuşmaya başladı

"Açık konuşacağım. Ben yaklaşık dört sene önce keşfettim kendimi. Yaşıtlarım gibi, kızlar ilgimi çekmiyordu. Onlar kız muhabbeti yaparken benim ilgim başka yöndeydi. Internette araştırma yapınca gay olduğumu anladım. Anneme söyledim sonra. Korktum çünkü. Internette gördüğüm bazı şeyler beni korkuttu. Ailesi tarafından dışlananları duydum. Annem benden vazgeçmedi. Babam biraz zorlandı ama kabullendi o da. Ah, hatta o gün beni kurtardınız ya, işte onlarla da bu muhabbet yüzünden kavga ettik." dedi ve susup kahvesinden yudumladı. "Seni ilk gördüğüm günü hatırlıyorum da..." dedi ve bir tebessüm belirdi yüzünde. Küçük tebessüm bile yanağındaki gamzesini ortaya sermişti hemen ve ben tam da o gamzesinden öpmek istiyordum. Tekrar konuşmasıyla dikkatimi ona verdim. "Seni ilk gördüğümde üstünde lacivert bir tişört vardı. Altında siyah bir kot vardı ve saçların dağınıktı. Özenmemiştin o gün kendine. Bir kafede gördüm seni. Bir çay ve poğaça istedin. Sonra yanında getirdigin tabletine bakmaya başladın. Önüne bıraktığım çay ve poğaçayı bile bir süre sonra farkettin. Saçlarından bir tutam önüne düşmüştü. Kendimi çok zor tutmuştum o tutamları geriye atmamak için. Kalbim öyle bir atmaya başladı ki seni gördüğüm an. Seni  görünce bulutların ardından bir gökkuşağı belirdi renksiz hayatıma. Dediğim gibi, ilk görüşte vuruldum sana. Bizim kafede, anneme yardım etmeye gittiğim gün seni gördüm ve aşık oldum. Sık sık anneme yardıma gitmeye başladım ama bir daha denk gelemedim sana. Sonra lise sona geçtim. Okula yeni bir edebiyat öğretmeni gelecekmiş dediler. Bu kişi sendin tabii. Artık karar vermiştim sana herşeyi anlatacaktım. Kim olduğumu bilmesende bir yerlerde, seni seven birinin olduğunu bilecektin. Eh bende biraz olsun rahatlayacaktım sana duygularımı açınca. Seninle konuşmak cidden çok iyi geliyordu bana. İşte hikayem bu." dedi ve sustu.

Duyduklarım beni şaşırtmıştı elbette. Uzun süredir bana aşık olan biri. Hemde öğrencim ve erkek. Kalbim bir erkeğe atmaz derken bu hissettiklerimde neydi böyle?

"Kalbin çok mu hızlı atıyor benim yanımdayken?" diye sordum. Tamamen benden bağımsız çıkmıştı bu soru dudaklarımın arasından. Ağzımdan kaçmıştı. Bana baktı anlık. Gözlerini kaçırarak cevap verdi.

"Yanında olmama gerek yok. Adını duymak, yüzünü görmek, hatta mesajını görmek bile yetiyor kalbimin delirmesine." dedi. Cidden açık konuşuyordu ve benim kalbim daha da hızlanıyordu. Oturduğumuz koltukta biras yaklaştım ona doğru. Bana bakmıyordu bir türlü.

"Meriç, bana bak." dedim. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Bakmıyordu bana. Elimi çenesine götürdüm ve yüzünü kendime doğru döndürdüm. Gözleri buğuluydu. Elini elime aldım ve kalbime götürdüm.

"Böyle mi atıyor kalbin Meriç? Benimki gibi hızlıatıyor?" dedim. Meriç şaşkınca baktı ve dudakları aralandı şaşkınlıktan. Daha fazla dayanamayarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Ay bir şeyler oldu ama 🤭🤗

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum ponçiklerim ❤😍

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin