İyi okumalar ❤️
🎵 Bölüm şarkısı : Nathan Evans-Wellerman° §§§ °
Pınar'ın evine yol alan arabayı ters istikamete çevirdim. Fark etmiştim ki şu an birini görmek istemiyordum. Ben ne istiyorsam olmuyordu zaten. Aslında tek bir şey istiyordum o olmuyordu, Cihan'ı seviyordum beni sevsin istiyordum ama sevmiyordu. Ondan öylesine bile olsa seni seviyorum diye duymak o kadar çok isterdim ki.Gözlerimden düşen yaşa sinirlendim ama bu sinirimin Cihan'a olduğunun farkındaydım. Bana bunu nasıl yapmıştı. Peki o kadın? Bana nasıl fotoğrafları yollamıştı? Bu ne terbiyesizlikti böyle.
Sahilde durdurduğum araba ile mavilere baktım. Cihan'ın gözleri gibiydi. Telefonumun çaldığını fark ettim, Cihan arıyordu ama açmadım. Arama bitince ekranda 10 cevapsız arama olduğunu gördüm. Cihan sen beni günde bir kez bile zorda olmadıkça aramazsın... Şimdi neden arıyorsun? Gerçekten beni aldattın mı?
Telefon tekrar çaldı ama bu sefer arayan Pınar'dı. Cihan, Pınar'ı aramış olmalıydı, onu da yanıtlamadım. Telefonu komple kapattım. Aldattıysa ne yapacaktım? Gerçekten çizgimdi değil mi? Affedemezdim. Babamın suratına nasıl bakardım? Affetmezdim, affetmemeliydim. Başımı koltuğa koyup gözlerimi kapatarak düşündüm, beni aldattıysa bundan sonrası ne olacaktı?
Gözlerimi açtığım zaman kısa bir süre uyuduğumu fark ettim, hava kararmaya yüz tutmuştu. Canım hala eve gitmek istemiyordu. Arabayı çalıştırdım ve her zaman Pınar ile gittiğimiz gece kulübüne sürdüm. Biraz içkinin çözemediği bir şey olmuyordu.
Arabayı park edip indikten sonra korumalara selam verip içeriye geçtim. Bar taburelerinden birine oturdum, genelde kalabalık geldiğimiz için hep locaya geçerdik ilk defa bar taburesinde oturuyordum. Aklıma Teoman'ın şarkısı geldi. Sonra barta kulesi esprisi geldi kendi kendime güldüm. Bardaki çocuk beni tanıyınca başıyla selam verdi ben de selam verdim.
"Tek misin?" Başımı salladım. "Ne istersin?" Bir düşünelim, ne isterdim? Cihan'ı ve beni aldatmamış olmasını isterdim.
"Cin tonik olur" dedim. Önüme bardağı koyunca limonu da elime verip göz kırptı. Bir dikişte bitirip limonu yaladım. Hızlı mı gitmek istiyordum bilmiyorum. Sadece gitmek istiyordum.
Bardağımı yenilediğinde biraz daha yavaştım. Yudumlayarak içtim ama nihayet bitiyordu. Yenisini doldurdu ben de bir daha içtim. Sarhoşken ne yaptığımı bilmezdim ama bilincim yerinde olurdu. Etrafımda olan biteni anlardım.
"Ahu Hanım?" Eyvah! Birine yakalanmıştım. Çekinerek arkamı döndüm. Neydi bu çocuğun adı? Anıl diye hatırladım.
"Aa Anıl?" dedim. "Merhaba"
"Merhaba, sizi gördüm de bir selam vereyim dedim"
Gülümsedim. "İyi yapmışsın. Tek misin bir şeyler içelim?"
"Arkadaşlarımı bekliyorum ama olur" deyip bir bira istedi. O arkasını kontrol ederken ben de elimdeki bardağı bitirmiştim tekrar ve yenisini koyması için uzattım.
"Bu sefer de şey içeyim" dedim. Anıl'a döndüm. "Anıl ne içeyim?" Durdurdum. "Buldum! Rom" deyip barmene rom diye bağırdım.
Sonra aklıma sevdiğim bir şarkı geldi. "Soon may the Wellerman come, to bring us sugar and tea and rum" diye mırıldandım.
"Sen çok mu içtin" diye bana seslenen Anıl'a baktım. Neden Cihan değildi?
"Çok içtim galiba" Önüme koyulan romu içtim. Likör de mi içseydim acaba? "Dans mı etsek?" dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHUR BESTE
Fiksi UmumBirini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?" Ahu da birini sevdi diye o da onu sevecek...