İyi okumalar ❤️
🎵 Bölüm şarkısı: Teoman-Kadının Gidişi Sessiz Olur° §§§ °
Gözlerimi açtığım zaman Ali Galip'i odasındaki krem renkli berjerde oturur vaziyette uyurken buldum. Büyük ihtimalle ben ağlarken uyuyakalmıştım ve o da daha sonra odaya gelmişti. Üzerime örttüğü örtüyü kaldırıp yavaşça yataktan kalkıp ilk önce odadan sonra da evden çıktım. Asansöre binerek zemin katta indim, apartmanın içindeyken taksi bulacağıma hiç ümidim yoktu ama apartmandan çıkınca şansıma evin önünden geçen taksiyi gördüm, hemen durdurup evin adresini vererek koltuğa yaslandım.Orta mesafeli yol bittiğinde evin önündeydim. "Bekleyin paranızı getireyim" diyerek arabadan indim. Kapıyı çaldım, Pembe abla açtı. Ona gülümseyip içeriye girdim. Yukarıdan para alıp dışarıda bekleyen taksiciye verdikten sonra eve girdim. Pembe abla bana şaşkınlıkla bakıyordu, büyük ihtimalle yüzüm gözüm ağlamaktan kızarmış ve şişmiş bir vaziyetteydi.
Odaya çıkıp elbiseyi üstümden sıyırdıktan sonra banyoya girerek suyun altına geçtim. Su insanın vücut kirini alıyordu ama ruhuna hiç dokunmuyordu. Canım acıyordu, en temel ihtiyacım nefes almak dahi batıyordu, gözyaşlarımı daha fazla tutamadım tekrar ağlamaya başladım. Fayansa tutunurken gözlerimi sımsıkı yumdum. Şu an her şeyin bir kabus olmasını ve artık uykumdan uyanmayı çok isterdim.
Ama değildi, ben sadece kendimi bir masala inandırmıştım, masallar mutlu son ile biter diye de hiç gidişatı önemsememiştim, hoş bu nasıl bir masalsa mutlu son ile de bitmeyecekti. Cihan çok doğru söylüyordu, o beni sevecek olsa şimdiye kadar mı beklerdi. Etrafımdaki herkesin gözü vardı, sadece benim yoktu. Kendimi yine de her şeye rağmen tebrik ettim, bana bunu iki gün önce sorsalar asla yaşayamam derdim, bugün gayet de yaşıyordum ve yaşamaya devam edecektim. İnsan böyleydi işte, ne derse onunla sınanıyordu.
Banyodan çıkınca kendimi kremledim. Siyah şifon bir etek ve bluz giydim. Ayağıma da siyah sandaletlerimi geçirdim. Saçlarımı taradıktan sonra kendi kuruması için bıraktım. Her ne kadar aynada yapsam da işimi aynadaki kendimi görmemeye çalışıyordum.
Yanıma biraz para alıp Pembe ablanın yanına inerek telefonunu rica ettim. Pınar'ın ezberimdeki numarasını tuşlayıp aradım.
"Alo?"
"Neredesin?" diye sordum.
"Bürodayım, geliyor musun?"
"Evet" deyip telefonu kapattım. Evden çıktıktan sonra taksiye binip kısa bir yoldan sonra Pınar'ın bürosuna vardım. Pınar'ın ailesi kuşaklardır avukattı, hukuk şirketleri vardı, Pınar da mezun olunca orada başlamıştı.
Danışmadaki kıza gülümseyip asansöre bindim, Pınar'ın katında indim, Pınar'ın asistanına da gülümsedim.
"Müsait mi?"
"Evet Ahu Hanım" deyince odasının kapısını tıklatıp içeriye girdim.
"Hello" diye bağırıp masanın önündeki koltuğa oturdum.
"Selam" deyip elindeki başını çekti.
"Başın mı ağrıyor?"
"Senin ağrımamasına sevindim" deyip bana baktı. Ben de ona güldüm, kendimi inanılmaz sinirli hissettiğim için çok enerjiktim.
"Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyorum, senelerce uğraştım elimde ne var baksana" deyip ellerimi gösterdim. Koca bir hiçlik... "Boşanma davasını aç, hiçbir şey talep etmiyorum, anlaşmalı olmasını sağlayalım"
"Yaptıkları yanına mı kalsın?" diye sinirle sordu.
"Kalsın" dedim. "Onun da elinde hiçbir şey yok, böyle ödeşelim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHUR BESTE
General FictionBirini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?" Ahu da birini sevdi diye o da onu sevecek...