İyi okumalar ❤️
° §§§ °
Sabah uyandığımdan beri kendimi bir koşuşturma içinde bulmuştum. Beyaz, gold tokalı elbisemi düzelttim yavaştan ütüsü bozuluyordu.Sergimi açmaya kesin karar vermiştim ama daha önce çalıştığım serginin sahibi vefat ettiği için sergimi açabileceğim olası mekanları gezmiştim, tek başıma olmak çok zordu, bir asistan tutsaydım keşke, diye düşündüm.
Telefonum çalınca küçük çantamdan telefonu çıkarıp topuklularımın üzerinde döndüm. Pınar arıyordu, en yakın arkadaşım.
"Canım" diye yanıtladım telefonu.
"Ay Ahu..." diye bir soluk verdi. "Ne yapıyorsun? Canım seninle geçen gün yediğimiz çin restaurantından sushi çekti"
Güldüm. Saatime baktım, bire geliyordu. "Mekan bakıyorum, ikide buluşalım olur mu?"
"Ne mekanı? Neyse olur gelince anlatırsın"
Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra yanıma gelen birini hissedip arkamı döndüm. Yanılmamıştım, mekanın yeni sahibi, Ahmet amcanın oğlu Anıl Bey geliyordu.
"Anıl Bey merhaba" diyerek elimi uzattım.
"Merhaba Ahu Hanım" Elimi sıktıktan sonra bıraktı.
"Babanızın kaybına çok üzüldüm, başınız sağ olsun"
"Dostlar sağ olsun"
"Size ne desek boş ama babanızın yeri bende gerçekten ayrıdır, ilk sergimi burada açtım ve o kadar toydum ki tüm işi heyecanımdan dolayı Ahmet amca yapmıştı"
Hatırladığım anı ile gülümsedim. Çocukluğumdan beri renklere takıntılıydım saatlerce renklerin nasıl olduğunu, nasıl hissettirdiğini anlatabilirdim. Bir gün evimize koca bir tablo gelmişti, o kadar güzeldi ki yanına oturup saatlerce tabloyu incelemiştim ondan sonraki gün de elinde boyalarla gelen babam ile başladığım resmi hiç bırakmamıştım. Hatırladığım anı ile aklıma gelen babam ile üzüldüm. Babam... O bile çok kırgındı bana.
"Sizi hatırlıyorum" deyip gözlerini kıstı. "Kusura bakmayın biraz kötü bir anı hatırlatıyorsam ama siz heyecanınızdan elinizi kolunuzu sallarken garsona çarpıp içkileri tuvale döküp sonra da onu denize atan ressamsınız değil mi?" Suratındaki gülmemeye çalıştığı için oluşan ifadeye kahkaha attım. Başımı sallarken benim de hatırladığım anılar gülmemi sürdürmüştü.
Telefonum çalınca bi dakika işareti yapıp telefonu açtım.
"Efendim?" Sesim çok eğlenir çıkmıştı buna daha da güldüm.
"Neredesin?" Cihan'dı. Gülen suratım soldu, beni aramazdı, ne olmuştu?
"Dışarıda, bir şey mi oldu?"
"Nerede dışarıdasın?"
"Karaköyde'yim Cihan ne oldu?" dedim.
"Kiminlesin?"
Cihan beni merak etmezdi, karnım kasıldı, kalbimin atış hızı arttı.
"Mekan bakıyorum sergim için" dedim.
"Hala kiminle olduğunu söylemediğinin farkında mısın?" derken sinirliydi. Bense benimle bu kadar konuştuğu için aşk sarhoşu olmuştum.
"Tek başımayım, galerinin sahibi ile konuşuyordum" dedim.
"Akşam geç geleceğim beni bekleme" deyip telefonu kapattı, haber vermesi bile mutlu etti. Tekrar Anıl Beye döndüm.
"Kusura bakmayın lütfen, ben eylül ayının ortası gibi düşünüyorum ama bilmiyorum siz müsait misiniz?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHUR BESTE
General FictionBirini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?" Ahu da birini sevdi diye o da onu sevecek...