Parmaklarımı iyice kendini belli eden göbeğimde gerginlikle gezdirdim. Bir yandan da sakin kalamıyor, odada dönüp duruyordum. Parmaklarımı yeniden ağzıma götürüp kemirmeye başlarken Azadın sakin sesini duydum.
"Şuraya oturur musun artık? Yeterince ayakta kaldın zaten."
Başımı sallayarak yanına oturdum. Tam ağzını açacaktı ki onu susturdum. "Açmak istemiyorum. Bana bıraktığı o kutu umrumda bile değil anlıyor musun? O beni gözden çıkaralı yıllar oldu."
Hışımla çarşafı sıktım. Deli olacaktım ya! Başım ağrıdan çatlayacaktı sanki. Neden beni anlamıyorlardı? Ben geçmişimi toprağa gömmüştüm. Şimdi de üzerinde açan çiçeklerle ilgileniyordum. Tekrar ne o toprağı kazmaya niyetim vardı, ne de istem dışı çıkan o ısırgan otlarına ellerimi değirmeye.
"Neden bu kadar sorun haline getiriyorsun. Biliyorum umrunda değil ama hiç mi merak etmiyorsun, yıllardır senin için saklanmış bir kutuyu?"
Cevap vermedim. Başım eğik, ellerimle oynamaya devam ederken omuz silktim. Merak etmek istemiyordum. 'Git ben seni hiç gelmemişsin sayayım' yıllar önce bana kurduğu cümleyle buydu. Bir anne nasıl olurda çocuğunu gözden çıkarabilirdi?
Bağrıma taş bastım demişti o zaman. Zorunda mıydı sanki? Ben ona gitmiştim. Yanında olmuştum. Beni bırakmak isteyen, git diyen o değil miydi?
Öldüğünü duyunca karnıma bir tekme yemiş gibi hissetmiştim. Nefes alamamıştım, sanki boğazımı sıkmışlardı. Ama tek bir gözyaşı bile dökmemiştim ardından. Hak etmediğini biliyordum çünkü.
Anne olmuştum ben, sonra çocuğumu kaybetmiştim neler çekmiştim. Hepsini ablamdan duymuşken bile bir kez olsun arayıp sormamıştı beni. Nasılsın dememişti.
Beni evlattan saymayan bir kadının şimdi bana bıraktığı küçük bir kutuyu niye merak edecektim? Niye?
"Sen bilirsin Berçem," yataktan kalktı Azad, kapıya doğru ilerledi ve kapıyı açmadan mırıldandı. "Oraya koydum, istiyorsan bakarsın seni zorlamayacağım. Eğer bakmak istemiyorsan da alır çöpe atarım, olur biter."
Odadan çıkıp gidince derin bir nefes aldım. Bakmak istiyor muydum? Bilmiyorum. Allah kahretsin! En ufak bir şeyde göz yaşına dönüşen hormonlarım şimdi nereye kaybolmuştu? Başım zonklarken ayağa kalktım. Dolabın önünde duran kutuyu elime aldım.
Bana ilk ve son hediyesi miydi bu kutunun içindeki?
Yavaş adımlarla yeniden koltuğa oturdum. Bakıp sonra da çöpe atmaya karar verdim. İçindekileri Azadın bile görmesini istemiyordum. Ne vardı kim bilir?
Ağır hareketlerle metal çengeli kaldırdım. Ne bekliyordum bu kutunun içinde? Benim için ayrılmış ne olabilirdi? Hakkımda en ufak şeyi bilmeyen bir kadın bana ne bırakmıştı?
Kapağı büyük bir sakinlikle açtım. İçindekiler şaşırmama yol açarken yavaşça çıkardım.
Renk renk, çeşit çeşit el örmesi patikler, yelek ve ceketler... Kimisi yeni örülmüş gibi, kimisi de yıllar önceye ait eskimiş.
Bana en tanıdık gelen patiği elime aldım. Masmavi bir patik... Bunu tanıyordum işte. Annem ben daha okula giderken örmüştü bunu. Benim ileri de olacak oğlum için. İnşallah hepinizin birer oğlu olur da benim gibi kız anası kalmazsınız demişti. Ne saçmaydı değil mi?
Şimdi bir oğlum vardı ve kısa bir zaman sonra iki tane de kız annesi olacaktım. Nasıl olurda çocuklarımı cinayetlerine göre ayırırdım?
Elimdekilere dikkatle bakarken adeta geçmişe yolculuk ediyordum. 'Benim asla kızım olmayacak, Aslan gibi erkek doğuracağım. ' demişti Nevin (Berçem'in diğer ablası.) Oysa şimdi bir tane bile çocuğu olmamıştı. İnsan büyük laflar etmemeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE | BEKLENMEYEN 2 (TAMAMLANDI)
RomanceAzad ve Berçem. Beklenmeyen bir anda birlikte olmuşlar ve yine beklenmeyen bir anda hayatlarını birleştirmişlerdi. İkisi de hiç bilmedikleri ama deli gibi öğrenmek istedikleri o aile ortamına kavuşmuşlardı. Peki bu bilgisiz ama birbirlerine deli gib...